Saturday, January 06, 2018

                                      SEATTLE FARKLI BİR ŞEHİR
   Yaşamak için ideal mi değil mi bunu söylemek çok zor. Hemen hemen dünyadaki bütün büyük şehirleri bilen biri olarak belki de yeşiline kapılan biri olabilirim. Bence asil bir şehir. Yeşillikler arasında tertemiz br hava. Bir de şansa bakar mısınız, pırıl pırıl güneşli bir havada Seattle'da olmak varmış. tekneye biniyorsunuz harika fotoğraflar çekerek yolunuza devam ediyorsunuz. Seeattl'ın vazgeçilmezi tekne turları. Uzun tekne turları da var, ama biz normal kısa şehir yolculuğunu çektik.
Gölleri tanımak, dolaşmak, spor yapanları izlemek ayrı bir zevk. Hemen hemen onlarca gölde ayni zevki yaşayabiliyorsunuz. Deniz bisikletleri, göl kenarında dolaşmalar bunlar hepsi keyifli işler. Göle deniz de skı yapmak için küçük teknelerinizi indirebildiğiniz çıkış alanları var. Etraftaki insanların mutluluğunu görebiliyorsunuz. İşsiz biri yok gibi Evsizlere tek tük rastlıyorsunuz. Bu şehirde işsiz kalmak imkansız gibi. Tembel birinin yeri değil, çalışkanlığı şehrin her yerini sinmiş. Gençler dünyanın en büyük şirketlerinde iş bulup çalışabiliyorlar.  



Çok sayıda turist var. Her zaman bize rastlayan güneşli havayı bulamazsınız ama yağmuru da bulutlu havaları da merak ediyorsunuz. Nemin yüksek olması tabi ki sağlığı etkiliyor olabilir. 
Tekneye binebilmek için gidiş dönüş biletinizi makinelerden alabilirsiniz. 




PUBLIC MARKET  hemen hemen her ziyaretcının uğradığı marketlerden biri. Bir kaç kat her katta ayrı tatlar var. Hediyeler eşyalar, yerel yaşamı anlatan yiyecekler size farklı bir ortam yaratıyor. Ben göllerin içinde en çok Washington gölünü beğendim.  Oralarda görsel bir şeyler yakalayabildim. 

şartları bulabilmek tabi ki imkansız. Gördüğünüz gibi bir de türk mağazasına rastladık. Biraz daha canlı ve özenli olsaydı, türk tadına katkı sağlayabilirsi. Biz bakımsız bulduk. Biraz burkulduk. Bu bölgede ki lokantaların çok özenli olduğunu söyleyemesek de eğlenceli olduğunu görd,k yaşadık, ama bu mağaza çok cansızdı.

Thursday, January 04, 2018

Bir Öykü 

FILIZ TOSYALI

SEVGILI BABAMA

       Sana bu mektubu hiç de düşlemediğim bir dünyadan yazıyorum. Sen mi varsın, ben mi yokum farkında değilim.
 Sevgili Babam ışıklar yandı.
 Her evin ışığı yandığında ,
 Ben sokaktaysan bir garip olurum,
  Hüzünlenirim..
 Hele bir de gurbetteysem vay halime derdin.
        Ama evler yok artık. Çimenler de sıcak yuva olurdu, olabilirdi; sağımız solumuz yaralılarla dolu olmasaydı. Seni yaralı görüverme düşünün beni bu kadar mutlu edeceğini bilemezdim.
         Küçük kardeşimi  çok severdin. En büyük zevkin onun sapsarı saclarıyla oynamaktı. Ellerin onun saclarında dolaştıkça kendi saçlarımdan nefret ederdim. “Niye bu kadar kumral, niye bu kadar düz?” Hani oksijen şişesini kafama döküp de seni çok üzdüğüm gün var ya... İste sadece senin için yapmıştım. Kardeşimin sana uzattığı her bardak suya “Çok tatlı bir su,” derdin. Benden istediğinde, seker atmıştım içine. Sekerden daha tali ne olabilirdi tatlı dedirten.
    Babam! Kardeşim yok artık...
 “Bir tek ceviz için ağlayan,
 Birlikte büyüdüğümüz mini mini kız.”
           Hiçbir zaman da olmayacak. Elimi tutan, önce beni sonra annemi göğsüne yaslayan, doktor zannettiğim o genç  mühendis söyledi. Annem küf kokusunu sevmezdi eskiden. Simdi o, vücutları günlerdir su görmeyen, kokuları eski parfüm kokularına karışmış, küf kokulu gençleri çok sevdiğini söylüyor. Kulaklarına taktıkları küpeleri, oralarına buralarına yaptıkları dogmeleri görmezlikten geliyor.  Güçle sevgiyle, sahra çadırlarında yardim etmelerine şaşırıyor, gittikçe azan siyatik ağrıları için ilaç isterken gözleri dolu. Annemi bilirsin , fakir fukara faydalansın diye sigortaya bile gitmezdi, belki inanmayacaksın ama çorba kuyruğuna girdik, çorba tasımızı uzattık. Çorbayı içerken hep bana baktı baba, sence niye baktı?
               Annemin mutsuzluğuna dayanamazdım. Ama mutsuz değil ki baba, onu mutlu eden o gençler var. Yalnız sana duyurmalıyım.; biblolarının yeri değişti, her gün tozunu aldığı sehpaları  yok artık. Ya durmadan yıkadığı perdeleri kim bilir nerelerde onu bekliyorlar. Sararmışlardır, kırışmışlardır değil mi baba?
                 Yabancılar dondu, Greyderler gitti. Bu, sözde her şeyin sonu demekmiş. Son nasıl olur baba?
               Babacığım,
                Beni omzuna alır dut ağacından dut toplatırdın. “Kopar koy ağzıma,” demiştin. Bir bana, bir sana... Dutlar çok tatlıydı. İki bana,  bir sana... Sonra üç bana bir sana...
             Ah babam ah! Senden yıllar sonra da olsa özür diliyorum. Dut ağacımız gocuk altında kalmasaydı. Söz veriyorum, yeter ki bir yerlerden çıkıp geliver.  Nasılsa bir dut ağacı buluruz.
             Bir sana, bir bana...

                                                                                             Kızın 21 Ağustos

                                                                                    

Wednesday, January 03, 2018

BIR MAKALE
FASILATORLE CALISMAK
Bir ekibin etkinliğini verimini ve hızını artırmak için ekip üyeleri tarafından, tarafsız olduğu kabul edilen bir kişi fasilatör görevini alır. Ekibinin problemlerini teşhis etme, çözüm yollarını araştırma, strateji geliştirme, karar alma ve alınan kararlar doğrultusunda hızlı ve koordineli bir şekilde ilerleyebilmeleri için yardımcı olan kişidir fasilatör.
Günümüzde hızlı ve etkili çözümlere ulaşma ancak fasilatörlerle mümkün olur. İletişimi geliştirmede de büyük etkileri vardır. Sorunların kısa sürede çözümlenmesi iyi bir fasilatörün çalışmasıyla mümkündür.
Yaşadığımız dünyanın şartları durmadan değişiyor, her şey o kadar hızla gelişiyor ki, ayak uydurmak bazen imkansız gibi görünüyor. En yeni çözümleri üretebilmek için bir fasilatörler çalışmak her zaman hızımızı arttırır, firmamıza rekabet şansı verir. Bazen çalışma için tek bir fasilatörle değil bir kaçıyla da çalışmak gerekebilir. Şu an departmanlar içinde çalışan fasilatörler vardır, sadece kendi departmanının yoğun iş temposu içinde en iyi verimi alması ve sağlıklı bir çalışma içinde yoluna devam etmesini sağlar. Ekip işine devam ederken onun gözü hep direksiyonun çevirdiği ve yönü belirleyen tekerleklerdir. Nereye doğru gidildiğini herkesten önce görürler. Teşhis konmuştur. Teşhis hastalanmadan konur, hiç yavaşlamadan daha hızlı bir şekilde hedefe ulaşılır.
Bir fasilatörün ne kadar gerekli olduğunu anlayabilmek için önce grup, takım ve ekip sözcüklerini çok iyi kavramak gerekebilir.
Grupların bireysel hedefleri vardır, amaçlarına fazla önem vermeden hedeflerine ulaşmak için bir aradadırlar. Ayni grup içinde değişik hedefteki kişiler olabilir. Grup içindekiler genelde birbirleriyle rekabet halindedirler. Grup üyelerini risk almış bir halde göremeyiz, onlar daima bireysel risklerden kaçınırlar. Takım birlikte hareket eder hedefleri de vardır, ayrıca takımın dışındakilerle rekabet ederler. Takımın her zaman riski vardır, yenilmek, geri kalmak, geç bitirmek ya da keşfedememek gibi.
Ekip çok daha farklıdır. Her bir kişinin farklı bir görevi ve becerisi vardır. Birbirlerinin yokluğunu hissederler, ancak herkes kendi işini en iyi yapma yolundadır, ama rekabet ettikleri ekibin dışındakilerdir. Ekip içindekiler birbirlerinden zevk alarak çalışırlar. Yenilikçi fikirleri daima desteklerler. Ekibin hızını ve başarısını arttıracak, yeni keşifler içinde çağa uygun hızla ilerlemelerini sağlayacak olan fasilatörlerdir.
Fasilatörler ne zaman gaza ne zaman frene basacağını bilen kişilerdir. Nasıl bir ceo fabrikadan çıkıp gelmiyorsa, insani bir takım özellikleri gerektiriyorsa; fasilatörlük de benzer özellikler gerektirir. Hızlı kararlar almak çok kolay ve herkesin yapabileceği bir şey değildir. Yapılan bir işi hız kazandırma adına ya da rekabet etme adına tersine çevirmeyi başarmak; insanlar arasındaki uyumla da ilgilenmek, düşünmekten daha hızlı hareket ederek doğru yapma şansını hep tepede tutmak, günlük bir yaşam için de bile çok kolay değildir. Fasilatörlerin deneyimleri, karar alma yetileri çok geliştiği için yarar sağlarlar.


YAZARLIK EĞİTİMİ BAŞLIYOR

KİLERCİBAŞI lİONS MERKEZİ GELECEĞİN YAZARLARI FARKINDALIK EĞİTİMİ KİTABINA GİDEN YOL. KALEM TUTAN ELLERİ DÜŞÜNEN BEYİNLERİ FARKLILIK ATÖLYES...