Wednesday, March 20, 2019


ÇÖKÜŞ MÜ, O DA NE                                      
           Biz neyin iyi neyin kötü olduğunu algılayamıyoruz. Çağımızda bu algıyı yakalayamadığımız gibi, geçmiş devirlerde de bunu insanların algılaması çok farklı değildi.  Bu nedenle dünya hızla değişti, çoraklaştı, hızlandı.  Ne yazık ki,  içinde yaşarken fark edilmedi. Çevredeki problemler, iklim sorunları hep bu algılamayı yapamadığımız için ortaya çıktı. Uluslar çöktü, medeniyetler yok olup gitti. Biz bu yok olan medeniyetlere, insanoğluna sanki başka bir dünyaya geldiler ve gittiler gibi baktık. Bu gün izlerine halen rastladığımız, yaşayan en gelişmiş medeniyet olarak kabul edilen Mayalar da  yok olup gidenler arasında. Dünyada sayısız sorun yaşandı. Geçmişe bakılarak uzmanlar tarafından önlenmeye çalışılırken de, geç kalındı, tek nedeni algılamadaki geç kalıştı.  Hatalar yapıldı yapıldı… Düzeltilmeden sürdürüldü.  
                Amerika’ya girerken siz vatandaş değilseniz önünüze iki tane form konur, vatandaş ya da Green Cartlı biriyseniz tek forma sığdırılan sorulara yanıt verirsiniz. Bu soruların içinde çoğu insana ilginç gelenler  vardır. Yanınızda tohum ya da canlı hayvan taşıyor musunuz? Ülkeye uyum sağlamayan bir tohumun, ya da canlı hayvanın sokulması yüzyıllarca o kocaya kıtaya sorunlar yarattığı için geç algılamanın sonucu alınan önlemlerdendir. Hala bu önlemleri almayan değişik kıta ülkeleri vardır.  Sorunun anlaşılması  için uzun yıllar geçti. Ulaşım sırasında samanlar arasında kaçmış küçük tohumların zararlı otları üretmesi çok bilinen örneklerdendir. Gazap Üzümleri kitabını okurken, o derin aşk macerası içinde hiç dikkat çekmeyen bir kamyon kazası yaşanır.  Boşluk doldurmak için yazılmış gibi algılayanlar çok olur.  Kamyonun çarptığı kaplumbağa ters döner ve ayağındaki tohumu yolun öbür tarafındaki tarlaya geçirir. Tohum hiç ilgisi olmayan o tarlada yeşerecektir.
                    1800 yıllarında İngiltere’den tavşanlar ve tilkiler getirilir. Avustralya’ya getirilen tavşanlar sömürgelerin hayatını bozar. Getirilen tavşanlar koyunların, büyükbaş hayvanların otlarını tüketirler. Tilkiler Açtıkları oyuklarla toprağın altına kadar girerler. Ot obur hayvanları saf dışı bırakırlar. Dünyada öyle şaşırtıcı olaylar yaşanmıştır ki, bu gün anlamakta güçlük çekeriz. Bir zamanların Kaliforniya’sında uğur böcekleri kiloyla satılırdı. Olay o kadar büyümüştü ki,  uğur böceği fabrikaları kurulmuştu. Uğur böcekleri tarlalara bırakılır, zararlı hayvancıkları yerlerdi.
                  Geçen sabah,  Bodrum’da  Bitez’in o güzel sahilinde yürüyüşümüzü yaparken, ağaçlara bakıyordum. Ağaçların üzerine çakılmış tabelalara gördükçe içim acıyordu.  Yalnız Bitez’de mi?  Resimli çocuk kitaplarında bile bu tür tabelalara rastlayabiliyorsunuz. Bir canlıya çivi çakmak ve üzerine reklam tabelası yerleştirmek nasıl bir duygu acaba? O çivi çakıldığında etrafa güzelim bitkiden bir koku yayılır. Kokuyu alan kusmus böcekleri de, o ağacı mahvetmek için yola çıkarlar.
                    Dünyanın değişimi yavaş yavaş olur. İçinde yaşayanlar pek fark edemese de dışardan gelenler, ya da yıllar sonra uğrayanlar hemen  değişikliği fark ederler. Köyünüze, şehrinize yıllar sonra gittiğinizde çocukluğunuzdaki yer değildir orası… Kışların, yazların değişmesi, mevsimlerin birbirine karışması hep benzer basit zamanında algılayamama nedeniyle oluştu. Dünyanın dengesini sarsan insandır aslında.
                  Medeniyetlerin çöküşüne en güzel örnekleri, Çöküş isimli kitapta bulabilirsiniz. Kalınlığı ile okuru ürküten kitabın içi bir hazine gibi. Birçok çöküş kitabından daha güzel hazırlanmış kitabı, Jared DIAMOND yazdı, Türk okurlara kazandıransa  Timaş Yayınları.  Gelecek nesillere bir şeyler bırakmak istiyorsanız  bu kitaba zaman ayırın ve okuyun. Medeniyetlerin çöküşüne yeniden bakmanın insanlığa   iyi bir ders olduğunu söylemeliyim.
                     


                                 BEYİN HAFTASINDA BEYNİNİ YENİLE    
        Edinburg Üniversitesinden Prof. Mark Lythgoes  bir takım egzersizlerle beynin gücünün arttırılabileceğini kanıtladı. İlk kez BBC den bunu duyurduğu zaman hemen okuyucularıma ulaştırmak istemiştim. Her şey akıl sağlığımıza bağlı olunca bu konuda özellikle bu hafta, yazmam gerektiğine inanıyorum.             
            Yapılan yayında çalışma öncesi ve çalışma sonrası katılan yüz kişinin zekâ testlerinde başarı yüzde kırk arttı.
            13–19 Mart beyin haftası. Hafta boyunca beyne saygı duymayı öğrenmeli. Çocuklarımıza öğretmeliyiz. Acaba ülkemizde kaç okulda beyin haftası kutlanıyor, kaç ailede bu haftanın önemi konuşuluyor.  Bizim için durmadan çalışan beynimize belirli birkaç günü ayırmalıyız.
             Çok akıllı olmak güzel şeyler yapmak için gerekmez, ama beyni iyi kullanmak yüzde yüz gerekir. Bunu yaşam hepimize kanıtlamış olmalı.  Daha önce düşünmediyseniz düşünmek için 13-19 Martın gelmesini beklememeliydik. Yaşamdaki başarıları irdelediğimizde kendi hayatımızda da aklı değil, akıl kullanmanın önemini görebiliriz. Çocuklarına iyi bir miras bırakmak istiyorsan beyin tembeli olmama özelliğini aşılamaya karar ver yeter.
                        Beyin Çalışmaya Nasıl Alıştırılır
           Alışkanlık haline getirdiğin davranışlardan kaç. Davranışın ideal de olsa alışkanlık haline geldiğinde beyne uyuşukluk verir. Hep ayni koltuğa, sandalyeye oturmak bile beynin tembelliğidir. Bu hafta alışkanlıklarından vazgeçmeyi denemelisin.
Başına dikilip ne içeceğini soran çaycına, çok farklı bir sipariş ver. Beynin, karşındaki çaycının şaşkınlığı ile bile bir hareket yaşayacaktır. Beyin haftası canlılık haftasıdır. Canlılık değişimle olabilir. Hareketlerinde değişikliği sağla. Sol elinle bazı işlerini yapmayı dene. Giysilerini her zamanki sandalyenin üzerine koyma, dolaba as. Ya da asma, ama yaptığın şey farklı olsun. Banyoda önce vücudunu yıka, sonra saçını sabunla. Her şey karmakarışık olsun. Beynin bulmaya, seni aramaya başlasın. Okullarda sınıfları değiştirmek, haftayı yeni arkadaşlarla geçirmek, yeni arkadaşların isimlerini öğrenmek, onları tanımak; isimlerini soluksuz sayabilmek iyi bir eksersizdir.
                         Açık Hava Beynin İlacı
             İş yerine yürüyerek gitmeyi dene, işyerine gidene kadar geçtiğin sokakları hatırında tut, yolda gördüğün insanların giysilerini düşün. Renkleri gözünün önüne getir. Gözün açık yaptığın birçok işi gözü kapalı yap.
           Açık havada dolaşmalısın, beyninin bayramı olduğunu unutma.
           Düşünme şekilleri beyni güçlendirir. Farklı yollarla tek bir konuyu düşünmeyi dene. Sondan başa baştan sona.
           Ezberle, beynine güç verir. Şiir ezberleyebilirsin, ya da sevdiklerinin telefon numaralarını hatırlamaya çalış. Ayni harfle başlayan yabancı dil sözcükler öğren. Her gün beş tane zor sözcük çıkar, öğrenmeye zorla kendini. Yazmaya, okumaya, kullanmaya çalış. Beyninin zorlanmasını hissedersin, tıpkı yük kaldırmak gibidir.  Önce rahat bir soluk al.
            Bulmaca, sudoku gibi eğlenceli uğraşlar programında yerini alsın. Boyama kitaplarını boya. Çocuklarına müzik eşliğinde içten dışa doğru özel hazırlanmış boyama kâğıtları hazırla simetrik yuvarlak şekilleri boyasın. Taşırmadan boyama gayreti göstersin, bunu yaparken müzik ona yol gösterecek. Sevgi de işe karışsın birlikte boyayın.
             Bir otobüs durağına git, bir günlük otobüs saatlerini dakika dakika ezberle bir haftada ezberlemeni tamamla. Ne işime yarayacak diye düşünme.
            Dostlarınla bu kez; savaştan, politikadan, derslerden, paradan konuşma; otobüs saatleri oyunu oyna.
           Beyin haftasında beynini yenile; arkadaşlarına, dostlarına beyin güçlendirici eksersizlerle ulaş.



                          KENDINE INANMAK  

         Çocukların çok sevdiği bir öykü vardır. Büyük Babam Turpu nasıl çıkardı. Çizgileriyle, animasyonuyla  her ülke çocuğunun severek dinlediği, okuduğu, ilgilendiği bu Rus masalı; birlik ve beraberliği beraberliğin gücünü anlatan bir eski masaldır. Bahçede yetişen büyük turpu yerinden çıkaramayınca; dede, büyükanne ve evde yaşayanlar birlik oluşturur, kuyruk yapıp arka arkaya tutunurlar ve turpu  hızla çekerler, asılırlar asılırlar… O koca turp kökünden çıkarılır. Birlikte sevinirler ve neşelenirler.
             Biz diyenler hiçbir zaman yalnız kalmazlar. Çok büyük uğraşlarla önemli bir iş başarılmış olabilir,  edinilen rahat koltuk içindeyken;  ufak da olsa destek verenlerin hatırlanacağı en güzel yerdir. Koltuk nasılsa oturanın altındadır. Övgüyü uzun uzun anlatmaya gerek olmasa da, teşekkürü konuşmaların arasına serpiştirmek, farkında olunduğunu  yüksek sesle tekrarlamak çok şey kazandırır. Destek veren kişilerin daha sonra daha fazla birliktelik yarattıkları görülür.

BİR ÖRNEK ANI:
                    Rahmetli Vehbi Koç’u dinleme şansım olmuştu. Yaşantımda önemli şeyler oldu, ama en önemli şey iki telefonla gerçekleştirmiştir derdi. Çalan telefona zamanında ve gerekli yanıtı veren sekreterin önemini anlatmak isterdi, onun bu davranışı yanında çalışanların telefonlara daha dikkat etmelerini sağlardı.
                    Yanınızda çalışanlarla bir birlik oluşturun, fikir varsa dinleyin derdi.  
                    Her birimin önemi olduğunu iş yaşamımızda göz ardı edemeyiz. Kapıyı açan kişinin gülümsemesi veya sıcacık bir yaklaşımı bizim daha sonraki saatlerde yapacağımız anlaşmayı kolaylaştırabilir. Mekan dilimiz çevremizdir. Kapının açılması da bizim mekan dilimiz olabilir,  giden mesajlar olumlu düşüncelerimizi yansıtır
                    
İstediğini Elde Etmek
           İstediğimiz elde etmek istersek hayallerimizle zenginleştirerek nasıl elde edeceğimizi planlarız. Her şey kötü gitmez. Bazı şeylere kötü diyebilmemiz için mutlaka yaşamımızda iyi şeyler de olmalı. O iyi şeyleri elde etmek bizim kuracağımız umutlu hayallerle olur. Tıpkı çocukların hayallerindeki oyuncağa sahip olmuş gibi oyun oynamalarından örnek almalıyız. Çocuk bir oyuncak görür alamadığı zaman elinde ne varsa onunla oynarken, hayaliyle süsler hayalleriyle süslediği oyuncak ona mutluluk verir.
           Kaybedecek zamanımız ve maddi varlıklarımız olduğunda endişelerimiz de artar, daha temkinli davranmaya başlarız. İnsanlar yaşları ilerledikçe bazı şeylere sahip oldukları için riske giremezler, oysaki riske girmeden büyük başarılar elde edilmez. Riske girerken kaybetme duygularıyla girmek de doğru değildir. Kazanmak ve başarmak için yola çıkıldığında iyi bir planlama gerekir. Donanımlı olan biri işi alır, o işi bir başkasının alması zaten olanaksızdır.  Yola çıkarken yolumuzu iyi tanımalıyız. Yapılan swot analizlerini biz kendi kendimize zaman zaman yaparak  gelişimleri izleyebiliriz. Aşırı temkinli davranmak çok güzel gibi görünse de kayıplarımıza neden olabilir. İlerlemek isteyen biri ufkunu açmak için bazen bilinmezleri de aydınlatabilir.
              Önümüzdeki yol, kuruntularımız nedeniyle engellerle dolmuş görünebilir.  Engeller gerçekten var mı-yok mu buna ciddi bir şekilde anlamak gerekir. Aslında engellere rağmen yolumuzu aydınlanıp önümüzü açabiliriz. Coşkulu olmamız da bize her zaman yarar sağlar. Karabulutlarla çevrili bir dünya çizdiğinizde yanınızda kimseyi bulamazsınız. Başarıya ve başaracağınıza önce siz inanmalısınız.
              Çalışkan, azimli ve bulutları dağıtan bir ekibe sahip olan biri mutlaka başarıya ulaşır.
              Sizi düşüncelerinizin yok etmesine izin vermemelisiniz. Beyin fırtınaları sonucunda başarılı çalışmalar ortaya çıkar. Beyin fırtınası yaparken sizin hayalleriniz sizdedir, en farklı beyne bile izin verin sizin yerinize düşünsün. Başarısız olduğunuz konular da sizin düşünceleriniz arasında dolanıp sizi şaşırtmaya çalışacaktır, bu başarısızlık öykülerinizin sizi başarıya taşımak için olduğunu hiç unutmayın. Başarısızlıklarınızın altında ezilmenize izin vermeyin,
yeni coşkunuz içinde onların yollarını değiştirin.

YAZARLIK EĞİTİMİ BAŞLIYOR

KİLERCİBAŞI lİONS MERKEZİ GELECEĞİN YAZARLARI FARKINDALIK EĞİTİMİ KİTABINA GİDEN YOL. KALEM TUTAN ELLERİ DÜŞÜNEN BEYİNLERİ FARKLILIK ATÖLYES...