Tuesday, November 20, 2007

SİNCAN CEZAEVİ SÖYLEŞİSİ

İLETİŞİM İNSAN ve YAŞAM
Bu günkü sohbetimize sizi selamlayarak başlamak isterim.
Bu günkü burada sizlerle karşılaşmamız başkaları tarafından zor konulu bir sohbet gibi görünebilir. Ama sohbet ilerledikçe hiç de zor olmadığını, zamanın da yetmeyecek kadar kısa olduğunu düşünebiliriz. Bu çok güzel ve verimli bir beraberlik diye düşünüyorum. Ben bunu genelde başarırım. Çoğu zaman kendi kendime sorduğum olur. Ben bunu nasıl başarabildim diye. Tek bir yanıtım her zaman ayni olarak karşıma çıkar. Hep samimi davranırım. İçimden geçtiği gibi konuşurum. Asla ön yargılı yola çıkmam.
İletişim her birimizin kişiliğini etkiler. Doğru bir iletişim kurulamazsa bazı yanlış davranışlar ortaya çıkar. Pek çok olay da zaten bu yanlış anlaşılmadan dolayı faciaya dönüşür. İletişim kurabilmek bir beceri işidir. Aslında bunun için yüksek okullara gitmek de gerekmez. İnsanın içinde bu beceri gizlidir. Biraz kendimizle ilgilenirsek çok sevilen ve aranan biri olabiliriz. Ben kendimden örnek vermek isterim. Lise çağlarımda yatılı bir okulda okuyorum. Her şey çok güzel. Biraz da ailemiz tarafından şımartılıyoruz. Ama ben kendimi beğenmiş biri olup çıktım. Arkadaşlarım belli, hep ayni kişiler. Bu arada sevilen biri olmak istediğimi fark ettiğim de sorun yaşamaya başladım.
Etrafımızdaki insanları dostlarımızı kolaylıkla tanıyabiliriz. Ama tanımak için özen göstermeyiz. Basit olaylar da bile kişiler hakkında yorumlar yapılabilir. Uzun uzun testlere herkes için olanak yoktur. Bazen yeni tanıştığımız biriyle de arkadaşlığımızı yürütüp yürütemeyeceğimizi merak edebiliriz.
Çevremizde çeşit çeşit insan yaşar. Bir sürü de kural vardır. Davranışlar hep değişir. Ama doğru bir tanedir. Şöyle bir gerçek var her zaman güzel sözler söylememiz olanaksızdır. Yaşantımızda bir çok kötü olayla karşılaşırız. Her gün bir şey olabilir. Kötü bir haber vermek zorunda kalabiliriz. Örneğin eşinizle küstünüz barışacaksınız. Bütün bunlar için bir uğraş gerekir.
Arkadaşınız yanınızda hem sohbet ediyorsunuz hem de bir yemek pişireceksiniz. Ispanak, kıyma, soğan bir şeyler hazırladınız.
Soğanı kıymayı kavurdunuz. İçine bir kaşık salça attınız , arkadaşınız
Gözlerini açıp,
“Nefret ederim salçadan,”
Siz de;
“Bu yemek asla salçasız yenmez, ben salçaya bayılırım” dediniz. Aranızda bir gerginlik başladı. Oysa ki sizin hedefiniz arkadaşınızla güzel bir kaç saat geçirmekti kavga edip, onu kırmak ya da kırılmak değil.
Yine sohbet ediyorsunuz,
“Beni kız arkadaşımın yanında küçük düşürdün”
“Aaaa ne küçük düşürmesi ben tiyatronun yerini tarif
ederek yardımcı olmak istedim”
Birisi olayı küçük düşürmek, diğeri yardım etmek olarak algılıyor.
Mesele üç arkadaş düşünelim. Bunlardan biri pasif sesi soluğu çıkmaz. Sizlerinde çevrelerinde böyle arkadaşlarınız vardır. Yok mu?
Diğeri saldırgan pusuda bekliyor. Bir şey olsun da saldırayım diye. Üçüncüsü
Kendinden emin. Arkadaşlarımızın ana özelliği bunlar olsun.
Ortaya da bir sosisli sandvic koyalım.
Pasif olan diğer ikisini memnun etmek adına açlığını bastırır. Yiyin siz der. Hakkından bile vazgeçer.
Saldırgan olan karnı çok aç ya. Sandvic kendi hakkı diye düşünür. Uzanır, alır ısırır.
Gelelim kendinden emin olana. Etrafına bakar, benimle paylaşır mısınız der. Üçe böler hem kendi hakkını alır, hem de diğer insanları düşünmüş olur.
ELEŞTİRİ
Sorunlar nasıl çıkar. Başımıza olaylar nasıl gelir? İç benliğimizi korumak isteriz. Olay karşısında savunmaya geçeriz. Daima eleştirilen, azarlanan, rencide edilen çocuklar yetişkin olduklarında, iç benliklerinin güvenlik görevlisi gibi yaşarlar. Adeta beklerler biri onları aşağılayıp üzecek onlar da şiddetle kendilerini savunacaklar. Bireyin bunda hiç hatası yoktur. Çocukluğunda onu ezen, küçük gören kişilerdedir hata. O insanların davranışı kişiyi daha sonraki yaşamında şiddete yönlendirmiştir. Peki o zaman ne yapmalı. Ben sinirliyim deyip savunmaya mı geçmeliyiz. Ya da çocukluğumda bana kötü davranıldı, yoksa ben böyle olmazdım deyip; kendimize hak mı vermeliyiz. Tabi ki hayır kendimizi geliştirmeliyiz. Bizim de huzurlu bir yaşama ihtiyacımız var. Sevilmeye beğenilmeye ihtiyacımız var. Biz bu yanlışlıktan kurtulamazsak başarıya hasret kalırız.
“Gene mi kırdın”
“gene mi unuttun”
“Haylaz seni”
“Aptal çocuk”
“Bak elalemin kızına ne güzel oturuyor”
Ya da
“senin gibi bir adam var mi sokak serserisi gibisin”
İşte bu laflar bir insanı yola getirmek için söylenecek sözler değildir.
BU sözleri duyan çocuk kendini aşağılanmış, sevilmeyen, istenilmeyen hisseder. Büyükler de böyle eleştiriler alsalar onlar da çok incinirler.
Arkadaşınıza veya sevdiğinize çok kızabilirsiniz. Onun tarafından hem sevilmek ister hem de bu tür eleştirilerle o insanın karşısına çıkarsanız asla iletişim kuramazsınız. Hem siz mutsuz olursunuz hem de karşınızdaki.
Sizin gerçek dostunuz sizi sürekli beğendiğini söyleyen kişi de olamaz. Sizin dostumuz ancak sizi kibarca incitmeden eleştirmeye çalışan kişidir. Siz siz olun siz de eleştirileriniz öyle yapın. Tembelsin sen diye başlayan bir eleştirinin sonunda o insanın iş yapmaya başlayacağını sakın düşünmeyin. Yalan söyleme diye başladığınızda sonunun kavgayla biteceği zaten bellidir. Bazı laflar da gizli hakaret içerir. Mesela Saçmalarsın sen zaten gibi laflar ilişkileri öylesine kötü bir duruma getirir ki düzeltmek için çok uğraşmak gerekir.
Eleştiri; Olumlu olmalı, kişiliğine hakaret etmemeli, eleştirdiğiniz zaman siz onu hiç yapmıyor olmalısınız. Genellemelerden kaçınmalısınız. “Sen böylesin” sözü her şeyi sonuna getirir. Yapılacak bir şey yok demektir. Özel ortamlarda eleştirmek gerekir. İnsanları birbirleriyle kıyaslamak da çok kötüdür. Kıskançlıklar yaratır.
En önemlisi eleştirilecek kişinin çok hassas bir anına rastlamamalısınız. O insanı çok sinirli bir anında eleştirmeye kalkarsanız doğru da söyleseniz yumuşak da söyleseniz kabul edemeyebilir.
ÖNERİLER
Çevremizde çeşitli karakterde insanlar olduğundan söz ettik.
Bazıları Sağanak Yağmura benzerler. Size saldırırlar. Sizi sırılsıklam edip bir kenara atarlar.
Bunlarla iletişim kurmanın yolu ne yapacağını beklemektir. Beklerken oturun, onun da karşınızda oturmasını sağlayın. Bu insanların sürekli gözüne bakın, size bakmalarını sağlayın. Bırakın saldırsın, bırakın ıslatsın. İçinde ne varsa söylemelerine izin verin, ama sakın bu insanlara hoşgörüyle yaklaşmayın. Yanıtlarınızı verirken kendinizden emin davranın. Dostca konusun, onun sözünün arasına girmeden sakince konusun.
Bir de Ahmak Islatanlar vardır; bunların varlıklarıyla yoklukları belli değildir. Sakince dururlar. Çok sessizdirler. Onların en başa çıkılmaz özellikleri alaycı konuşmalarıdır. Fikirlerini kabul etmeyin. Başka konular açın, başkalarının görüşlerinden destek alın. Sizin güçlü olduğunuz bir konu açın.
Kırk ikindiler; üzerinize bomba gibi yağarlar. Durdurmanız olanaksızdır. Bunlar genelde kendileri zor durumdaysa ortaya çıkarlar. Bir olay onları tehdit ediyor baskı altında tutuyorsa yağmaya başlarlar.
Onlar biraz gariptir. O iyice köpürmelerinin durması için zaman geçmesi gerekir. Size de beklemek düşer. Bekleyin. Susmazsa “Sus artık” deyip sert bir dille tepkinizi ortaya koyun. Bir süre ondan uzak durun. İlişkilerinize bir süre sınır koyun.
SONUÇ:
Kısacası; karşınızda bir insan sürekli şikayet ediyorsa konuşturun, dinleyin. O an hak verseniz bile onaylamayın. Dinleyin, bırakın konuşsun. Hiç yorum yapmayın. Kendi cümleleriyle kısa yanıtlar verin. Hiç yorumsuz konuşun. Sakın bu insanlardan özür dilemeyin. Onları susturacak tek soru vardır, onu sorun; peki senin önerin ne?
Suskunlar; bu insanların hiç tepkileri yoktur. Bırakın konuşsun
Siz konuşturun. O sesiz durunca sizin konuşmalarınız etrafı doldurmasın, siz de susun. Onu konuşturun. Bekleyin. Sorular sorabilirsiniz. Konuşmaya başlarsa dinleyin. Konuşmazsa o anda görüşmeyin. Başka zaman konuşalım deyin.
Uzlaşan tipler; her şeye peki derler yaşamlarında hiçbir şey gerçek değildir. Sözlerini tutmasını sağlayan, ne engel oluyor sözünü yapamıyor bunu anlamaya çalışın yardım edin. Sözünü tutsun. Kavgaya gidiyorsa siz de uzlaşmaya hazır olun.
Kötümser insanlar; çok zordur. Kötümserliklerini size geçirebilirler. Örnekler verin, başarıları anlatın. Ama sonunda yalnız olarak başarmaya hazır bekleyiin. Onları inandırmak çok zordur. Onlara öğüt verebilirsiniz. Hazır olmadan işe kalkış oluruna bırak gibi.
Çokbilmişler ; Çok sevimsiz olurlar her şeyi onlar bilirler. Çoğu da yalandır. Başarısız olurlar. Bilgilerinden yaralanmaktan başka bir şey düşünmeyin. Bu tür insanlarla bazen sizin tutumunuzla iyi ilişkiler kurulabilir. Bunların bilgisi olmadan konuşanları tehlikelidir. Bu tür insanlarla görüşürken baş başa görüşün. Onu ezmeden siz çıkış yolları gösterin.
KÖTÜ KAVGALAR
Zaman iyi seçilmemiştir; Perdelerimi değiştirecektim diyorsunuz, o gün ödeyeceği kredi kartını düşünüyor kapıyı vurur gider. Evde çok iş var. Mavi gömleğimi niye ütülemedin kızdırır.
Gerçekleşmesi olanaksız istekler; bir anda değişmesini istemek
Başka duyguların öfkenin ardına gizlenmesi; kıskançlık
Suçlama:sıfatlar, hep böylesin hakaretler
Ayni Anda bir çok konu: yaptığı yanlış bir hareketin arkasına başka davranışlarını sokmak. Hep sen mi geç kalacaksın. Bencilin tekisin
Tehditler ve dayatmalar: seni terk ederim, vermem.
Yükselen potansiyel. Ses yükselir bağırmalar olur
İstenmeyen sonu.,Şiddete ulaşır.



Dünya öyle bir hale gelmiş ki insanlara hiç güvenilemiyor.
Suat Vural isimli bir dokytor. Amerika’da hastanede çalışmış. Pataloji servisinde bakmış, bütün alınan rahimler temiz, sağlıklı görünğyor. Merak etmiş sormuş Amerikalı uzamana “affedersiniz, siz hangi durumlarda rahimleri
Almazsınız”
Amerikalı uzman yanıt vermiş.
“Biz iki durumda rahim almayız birincisi kadının rahmi yoksa, ikincisi de kocasının parası yoksa.


Anne Marie bernicot Pierre Jean Camon ile nişanlanmış
Şu talihsizliğe bakın
Adam kısa zaman sonra iyileşmez bir hastalığa tutulmuş ve hızla ölmüş.
Kadın dövünmüş çırpınmış, özel bir izin almış.
Sonra kiliseye gitmiş. Pierre’nın resmi ile rahibin karşısına geçmiş ve evlenmiş.

Adam bir lokantaya girmiş. Patronu bulmuş. “Seninle iddialaşmaya geldim” demiş.
“Bana yıkanmış bir tabak ver” demiş. “onu koklayacağım ve içinde neyin yenmiş olduğunu söyleyeceğim.
Patron sormuş
-Tamam da bunun karşılığı ne olacak?
-Bilirsem yemek için para ödemem, bilmezsem öderim, demiş.
Patron içerden bir tabak getirmiş. Adam koklamış.
-Bunun içinde dil balığı ve kuşkonmaz yenmiş, demiş.
Patron şaşırmış, adam kazanmış. Buna benzer iddialar sürmüş gitmiş. Patrona sıkıntı gelmiş. Bıkmış
Son gün adamı kandırmak için tabağı bir garson kıza vermiş.
“Şunu birkaç kez popona sür demiş.
Sonra tabağı adama vermişler.
Adam tabağı almış, koklamış, Patrona bakmış
“Madam Julliet burada mı çalışıyor” demiş.

İsrail’de bir öğretmen çocuğa sormuş,
Moiz demiş elini cebine attın 100 dolar cıktı, elini öbür cebine attın 200 dolar cıktı
Bu ne demektir demiş.
Moiz cevap vermiş,
Ben başkasının pantolonunu giydim demektir… Demiş.


Terzinişn uykusu kaçmış. Önce koyunları saymış, olmamış, koyunları kırpmış olmamışç yünden kumaş yapmış olmamış. 500 Palto dikmiş olmuş uyumuş. Ertesi gece çok sıkıntılı karısı sormuş Ne var sıkıntın ne 500 palto diktim ya onlara astar bulamıyorum.

No comments:

YAŞAM KOÇLUĞU ve YAZAR KOÇLUĞU ayni anda yola çıktık. 5Aralık Buuşma günümüz. İki buçuk ay sürecek bir eğitim yolculuğu. Yazarınız FİLİZ TO...