Kadıköy:Fenikeliler (Tyrienler) bir şehir kurmuş, buraya 'Yenişehir' anlamına gelen Chalkedon demişlerdir. Bunlar Sur şehrinden geldi. İstanbul Türkler tarafından alınınca Kadıköy, Fatih'in ilk kadısı olan Hıdır Bey'e makam ödeneği karşılığı verildi. Eski adı Kadıköy olarak söylenip, günümüze kadar gelmiştir.
Pendik: Her tarafı surlarla çevrili anlamına gelen Pantikion ya da Pentikion'du. Bilinen en eski adı Pantikapion ve Pantikapeum.
Ural dağlarından gelip bu bölgeye yerleşenlerin Farsça beş, köy anlamında 'Penchdeh' ismini kullandığı söyleniyor.
Roma dönemindeki ismi ise Panticio, Pantecio, Panticia.. Duvar anlamına gelen Pendik kelimesinin de bu eski isimlerden doğduğu sanılıyor. Bazı kaynaklara göre de Pendik 'beş burun' anlamını taşıyor.
Şaşkınbakkal: O zamnlar yerleşimin olmadıpğı bişr yerdi. Yaz günleri denizden yararlanmak için bölgeye gelenlere bir bakkal dükkânı açıldığını görenler, burada iş yapılmayacağını düşünerek bakkala "şaşkın bakkal" yakıştırması yaptılar. Orada ne işi vardı?
Bundan sonra da semt Şaşkınbakkal olarak anılmaya başlandı.
Şile:Yunanca bir sözcük olan 'Şile' nin anlamı yaban çiçeği. Şile adını bir bitki türü olan 'mercanköşk' ten alır.
Ümraniye: 'Yalnız Selvi' ilk adıd8ır. Tarihi kaynaklara göre Ümraniye'ye ilk yerleşenler Frigya'lılardır. Frigyaşlılar çam ağacını kutsal Kabul ederlerdi. Küçük ve Büyük Çamlıca' dan başlayarak Alemdağ ve Kayış Dağı'na kadar bütün araziyi çam ormanlarıyla donattılar.
Arapça kökenli Ümran sözcüğünden gelen Ümraniye'nin anlamı kalkınmış, gelişmiş, bayındır yer demek.Üsküdar:M.Ö. 7 .yy 'da bir Grek kolonisi olarak kurulan Halkedon'un (Kadıköy) iskelesi ve tersaneleri, bugünkü Üsküdar'ın yerleştiği alanda bulunur ve buraya Hrisopolis (Altın Şehir) denirdi. Yörenin bu adla anılması çeşitli biçimlerde yorumlanıyor. Pers işgali sırasında Anadolu Yarımadası'ndaki kavimlerden ve halktan vergi olarak toplanan altınlar buradaki hazinelerde saklandığı için yöreye bu adın yakıştırıldığı söyleniyor. Bir başka yoruma göre de Agamemnon'un oğlu Krizes kaçarak Anadolu'ya gelmiş ve Üsküdar'da öldüğü için şehir onun adıyla anılmış. Kimileri de, günbatımında evleri karşı yakadan yaldızlı gibi göründüğü için Üsküdar'a Altın Şehir adının verildiğini söylemektedir. Üsküdar adıysa, kimi kaynaklara göre Farsça 'ulak' anlamına gelen 'Eskudari' den türemiştir. Kimi kaynaklara göre de, Bizans devrinde, Skutari denilen asker kışlaları, şehrin bu yakasında yer aldığı için semt Skutarion diye anılıyordu. Bu isim zamanla Üsküdar'a dönüştü.
İSTANBUL
İstanbul’u Megara Kralı Byzas kurdu. Bu kuruluş İsadan öncedir. Kral kahinlere danıştı. Kahinler; “körlerin ülkesinin karşısına kurun” dedi. O zamanlar Kadıköy Finikelilerin sömürgesiydi. Megarlılar Korent’ten yola çıkıp Sarayburnu’na gelirler. Kadıköy onlara çok ilginç gelir. Kahinlerin söylediği yer burası deyip, Haliç ile Lygos arasına kendi şehirlerini kurarlar. Adına da Bizans derler. Önderlerinin adı:Byzantion olduğu için bu ismi seçerler. Roma İmparatoru Marcus manevi babasının ismini verir (Antonion). Konstantin zamanında Bizansa merkez olunca Konstantinopolis adı verilir. Burayı uğurlu sayar, yedi tepe üzerinde yedi kapıyla şehre özenle bakar. Şehre”Stin-polis” denildi. İstanbul adı buradan türedi.
Bizanslılar, Araplar ve Türkler için İstanbul; her zaman çok önemliydi.
EZİNE
Kaderi transit bölge olması gibi görünen Ezine’ye basında hemen hemen hiç rastlamazsınız. Oysaki o başarılarıyla, gençleri ve halkıyla haber olmayı hak eder. Ben de Ezine’de bebekliğini ve çocukluğa hazırlanmayı geçiren bir yazar olarak çok şey borçluyum bu öykü dolu ilçeye. Sevgilerimin, isteklerimin, zevklerimin, korkularımın, heyecanlarımın, kişiliğimin ilk tohumlarının atıldığı yerdir Ezine
Ezine, tarihi dokusuyla Ege denizine olan bağlantısı ve şifalı yer altı suları ile pek çok doğal ve görsel zenginliği olan bir ilçemizdir. Ezine’nin doğusunda mitolojik efsanelere konu olan İda dağı bugünkü adıyla Kazdağı vardır. Etrafı Ege denizi Ayvacık, Çanakkale ili ile çevrilidir. Ezine düzlük bir alan üzerinde kurulmuştur. Çanakkale boğazına dökülen Menderes çayı ve ilçeyi ikiye ayıran Akçin çayı zengin bir topografya oluşturmaktadır
Poyraz ve lodos rüzgarıyla güzelleşen Ezine; ismini herkesin duyduğu bildiği bir yerleşim yeridir. Ezine’ye Çanakkale’den 45 dakika icinde ulaşabilirsiniz.
Bugünkü Ezine’nin ilk kuruluşu Danişmend Oğulları dönemine rastlamaktadır. Yöreye gelen Türk Beyleri, Cuma Namazlarının toplu kılınması için İlçe Merkezinin güney kısmında bulunan Ulu Camii yaptırmışlardır. Buraya Farsça Cuma anlamına gelen AZİNE demişlerdir. Kentin oluşumu bununla başlamış ve Azine sözcüğü zamanla Ezine olmuştur.
İlçenin bulunduğu yöre, eski çağların en eski şehir medeniyetine sahip yerlerinden biridir. Çanakkale Boğazı’nın doğu yakasında bulunan Dardanel, Ezine’ye 30 Km. uzaklıkta M.Ö 3150 yıllarında kurulmuştur.
Roma imparatoru Augustus zamanında şehir Romalıların bir kolonisi haline gelmiştir. Roma imparatoru Sezar zamanında ise şehir başkent olma konumundadır. Roma imparatoru Hadrianus zamanında şehre su yolu ile hamam yapılmıştır. Günümüzde bu hamamın kalıntıları ayaktadır. Şehrin limanı bugünkü Dalyan Köyünün altındadır. Liman, zamanın en büyük deniz ulaşımının yapıldığı bir liman olma özelliğini taşır. Kalıntılara bakıldığında ne kadar muhteşem olduğunu anlamak mümkündür. Kaplıca suyu, asırlardan beri şifalı su olarak alınmaktadır.
Ezine dürüst ve misafirperver halkıyla tanınır. Ezineliler Atatürk’ün Ezine’ye gelmiş olmasıyla her zaman gurur duyarlar. 1917 doğumlu olan Babamdan o günü bir masal gibi her zaman dinledim. Kalabalığın arasında bir yerlerde, kendi albümümde, bu fotoğrafa benzer bir fotoğrafı da gururla saklarım.
No comments:
Post a Comment