ÇÖKÜŞ MÜ, O DA NE
Biz neyin iyi neyin kötü olduğunu
algılayamıyoruz. Çağımızda bu algıyı yakalayamadığımız gibi, geçmiş devirlerde
de bunu insanların algılaması çok farklı değildi. Bu nedenle dünya hızla değişti, çoraklaştı,
hızlandı. Ne yazık ki, içinde yaşarken fark edilmedi. Çevredeki
problemler, iklim sorunları hep bu algılamayı yapamadığımız için ortaya çıktı.
Uluslar çöktü, medeniyetler yok olup gitti. Biz bu yok olan medeniyetlere,
insanoğluna sanki başka bir dünyaya geldiler ve gittiler gibi baktık. Bu gün
izlerine halen rastladığımız, yaşayan en gelişmiş medeniyet olarak kabul edilen
Mayalar da yok olup gidenler arasında.
Dünyada sayısız sorun yaşandı. Geçmişe bakılarak uzmanlar tarafından önlenmeye
çalışılırken de, geç kalındı, tek nedeni algılamadaki geç kalıştı. Hatalar yapıldı yapıldı… Düzeltilmeden
sürdürüldü.
Amerika’ya girerken siz vatandaş
değilseniz önünüze iki tane form konur, vatandaş ya da Green Cartlı biriyseniz
tek forma sığdırılan sorulara yanıt verirsiniz. Bu soruların içinde çoğu insana
ilginç gelenler vardır. Yanınızda tohum
ya da canlı hayvan taşıyor musunuz? Ülkeye uyum sağlamayan bir tohumun, ya da
canlı hayvanın sokulması yüzyıllarca o kocaya kıtaya sorunlar yarattığı için
geç algılamanın sonucu alınan önlemlerdendir. Hala bu önlemleri almayan değişik
kıta ülkeleri vardır. Sorunun
anlaşılması için uzun yıllar geçti.
Ulaşım sırasında samanlar arasında kaçmış küçük tohumların zararlı otları
üretmesi çok bilinen örneklerdendir. Gazap
Üzümleri kitabını okurken, o derin aşk macerası içinde hiç dikkat çekmeyen
bir kamyon kazası yaşanır. Boşluk
doldurmak için yazılmış gibi algılayanlar çok olur. Kamyonun çarptığı kaplumbağa ters döner ve
ayağındaki tohumu yolun öbür tarafındaki tarlaya geçirir. Tohum hiç ilgisi
olmayan o tarlada yeşerecektir.
1800 yıllarında İngiltere’den tavşanlar ve
tilkiler getirilir. Avustralya’ya getirilen tavşanlar sömürgelerin hayatını
bozar. Getirilen tavşanlar koyunların, büyükbaş hayvanların otlarını
tüketirler. Tilkiler Açtıkları oyuklarla toprağın altına kadar girerler. Ot
obur hayvanları saf dışı bırakırlar. Dünyada öyle şaşırtıcı olaylar yaşanmıştır
ki, bu gün anlamakta güçlük çekeriz. Bir zamanların Kaliforniya’sında uğur böcekleri
kiloyla satılırdı. Olay o kadar büyümüştü ki,
uğur böceği fabrikaları kurulmuştu. Uğur böcekleri tarlalara bırakılır,
zararlı hayvancıkları yerlerdi.
Geçen sabah, Bodrum’da
Bitez’in o güzel sahilinde yürüyüşümüzü yaparken, ağaçlara bakıyordum.
Ağaçların üzerine çakılmış tabelalara gördükçe içim acıyordu. Yalnız Bitez’de mi? Resimli çocuk kitaplarında bile bu tür
tabelalara rastlayabiliyorsunuz. Bir canlıya çivi çakmak ve üzerine reklam
tabelası yerleştirmek nasıl bir duygu acaba? O çivi çakıldığında etrafa güzelim
bitkiden bir koku yayılır. Kokuyu alan kusmus böcekleri de, o ağacı mahvetmek
için yola çıkarlar.
Dünyanın değişimi yavaş
yavaş olur. İçinde yaşayanlar pek fark edemese de dışardan gelenler, ya da yıllar
sonra uğrayanlar hemen değişikliği fark
ederler. Köyünüze, şehrinize yıllar sonra gittiğinizde çocukluğunuzdaki yer
değildir orası… Kışların, yazların değişmesi, mevsimlerin birbirine karışması
hep benzer basit zamanında algılayamama nedeniyle oluştu. Dünyanın dengesini
sarsan insandır aslında.
Medeniyetlerin çöküşüne en
güzel örnekleri, Çöküş isimli
kitapta bulabilirsiniz. Kalınlığı ile okuru ürküten kitabın içi bir hazine gibi.
Birçok çöküş kitabından daha güzel hazırlanmış kitabı, Jared DIAMOND yazdı,
Türk okurlara kazandıransa Timaş
Yayınları. Gelecek nesillere bir şeyler
bırakmak istiyorsanız bu kitaba zaman
ayırın ve okuyun. Medeniyetlerin çöküşüne yeniden bakmanın
insanlığa iyi bir ders olduğunu söylemeliyim.
No comments:
Post a Comment