Thursday, November 10, 2011

yaz kampları çocuk kampları koçluk desteği yazar okulu gibi çalışmalr için bizi aramalısınız 05336666903


Çocuklarımızın eğitim sonrası yazdıkları öyküler SAZ KEDİSİ
Benim adım Kına. Beni çok sevdiklerini söyleyen sahiplerim tarafından el bebek gül bebek yaşadığım için hayatın zorluklarından haberim yoktu. Ormandaki yaşamı hiç bilmezdim. Onlarla beraber pikniğe gittiğimde yanlarından ayrılmaz, yine onlarla birlikte dönerdim. Ne de olsa ben bir ev kedisiydim. Evin küçük çocukları nasıl yetiştirildiyse öyle yetiştirilmiştim.
Hazır gıdalarla beslendim, şişmanladım.
Bazen üzerime giysiler koyup beni süslediler. Kurdeleler taktılar.
Fotoğrafımı çekip başuçlarına astılar. Konukları geldiğinde benimle nasıl oyun oynadıklarını gösterdiler. Sevildiğime inandım. Kedi miyim, yoksa başka bir canlı mıyım uzun zaman sonra unuttum gitti. Uyku saatim, yemek saatim ve oyun saatlerim eğlenceli geçmeye başladı. Bir Kedi Kolejinde eğitim alıyordum.
Sahiplerimin hiç bana zarar vermeyeceklerini düşündüğüm bir günde bir çuvalın içine konarak ormana bırakılma korkum hiç yoktu. Birçok kediye bunun yapıldığını duymuştum.
Bir gün evin küçük kızıyla ormana dolaşmaya çıktık. Bir ara çok güzel bir kedi gördüm. Benden çok güçlü görünüyordu. Ağaçların arasından bize bakarken onunla göz göze geldim. Yemyeşil gözleri vardı. Bacakları uzun uzundu. Ayakları benekli, sapsarı bir kediydi.
Evin küçük kızı Çiçek ile beraber yanına gittik, onunla konuşmak istedik. Ben dilinden anlıyordum. Bize zarar verecek gibi görünmediği için korkmadan yaklaştık.
Kedi diliyle selamlaştık.
-Miyav, çok yalnızım sizinle arkadaş olabilir miyim? Diye bana sordu.
Çiçek ne dese beğenirsiniz;
-Ben ondan çok korktum. Arkadaş olmayalım. Annem bize kızar, dedi.
Çiçek’i dinleyemezdim. Onunla arkadaş olmalıydım.
O sırada bizi Çiçek’in annesi Çare Teyze gördü. Çare Teyze’nin geldiğini anlayan yeni arkadaşımız hızla uzaklaştı. Ormana daldı.
Ben o gece çok üzüntülüydüm. Ertesi gün evden kaçıp, o güzel gözlü kedi arkadaşı aramaya çıktım. Ormanın kenarında beklemeye başladım. Birden ağaçların arasından çıktı, yanıma geldi.
Ben ona:
“Senin için geldim. Seninle arkadaş olmak istiyorum” dedim.
“Ben de arkadaş olmak istiyorum, deyince çok sevindim.
“Bir ismi bile olmayan yabani bir saz kedisiyim ben” dedi.
Ona o gün Çember ismini verdik. Bu ismi birlikte seçtik. Şişmandı, iriydi ve çok güzeldi. Çember ismi ona çok yakıştı. Yalnızlığın nasıl bir şey olduğunu o gün orada gördüm. İnsanlardan kaçan arkadaşımla tekrar görüşmek üzere ayrıldık.
Eve çok neşeli döndüm.
Ama ne yazık ki evden kaçtığım için kötü huylu olduğumu söyleyerek, beni de o gün bir çuvala koyup ormana bıraktılar.
Çember gibi ormanda yaşamak zorundaydım.
Biz iki kedi oturup dertleştik. O gün başımızdan geçenleri anlatarak zamanın nasıl geçtiğini anlamadık.
Birkaç gün sonra canımız sıkılmaya başlayınca oyun oynamayı denedik. Bazı oyunlar için sadece iki kişi arkadaş olmamız yetmiyordu. Bir üçüncü kişi bizimle olsa biz dans ederken o şarkı söyleyebilir, o dans ederken biz ritm tutabilirdik.
Trencilik oynamayı denedik.
Tek yolculu bir tren çok eğlenceli değildi. Saz kedisi bu oyunlardan çok fazla hoşlanmadı. Ben de onun oyunlarını oynayamıyordum. İkimizin arkadaşlığı biraz komik görünüyordu. Bir ormanın içinde yeni bir arkadaş bulmanın olanaksız olduğunu ikimiz de bildiğimiz için birbirimize katlanıyorduk.
Uzun uzun yürüdük. O gün orada et ve balık artıkları bulabileceğimizi düşünüyorduk. Bahar bayramıydı ve insanlar çok fazla et ve sütle pikniğe geleceklerdi.
Piknik yapılan bir su kenarına geldik.

Tam bu sırada Çiçek’in anne ve babasını gördüm. Adeta ağlıyorlardı. Çiçeği kaybetmişlerdi. Annesi sazların arasını işaret ediyordu. Kimse oraya geçemiyordu. Sadece dizlerini döven insanların ne kadar üzüntülü oldukları belli oluyordu.
Suyun etrafı sazlarla çevrili, sazların arası da girilemeyecek kadar tehlikeli bir bataklıktı.
Çember:
-Sazların arasına girip küçük kızı bulmalı mıyım? Diye bana sordu.
Benim de gözlerim nemliydi.
-Lütfen lütfen bul onu, dedim.
Çember hızla bataklığa daldı.
Çok kısa bir süre sonra yabani saz kedisinin sesini duydum, “Miyav çiçek burada!” diye bağırıyordu.
Çiçeğin annesinin yanına koştum. Onu peşimden sürükleyecek hareketler yaptım. Herkes bataklığın o tarafına doğru hızla yürüdü.
Saz kedisi bataklığın içine nerdeyse gömülmek üzereydi. Çiçeği havada tutmaya çalışıyordu. Çiçek bir eliyle kedinin kısa kuyruğuna tutunmuş diğer eliyle sazları yakalamış batmamak için çabalıyordu.
O gün Çember ile birlikte Çiçeği kurtardık. Çiçeğin ailesi arkadaş olmamıza izin vermedikleri için çok üzüldüler.
O gün sevindirici bir haber aldık. Saz kedileri koruma altına alınmıştı. Nesilleri tükenmek üzereydi ve Çember gibi saz kedileri herkes için çok değerliydi. İnsanlar ona asla zarar vermez, üstelik de korumak için her şeyi yapabilirlerdi.
Çember zarar gelmeyeceğini anlayınca bizi yuvasına götürdü. Ben bile yuvasını o güne kadar görmemiştim. Yuvasında dört tane küçük yavrusu vardı tıpkı kendisine benziyorlardı.
Onları korumaya alan dernekteki yardımseverler bizi ödüle ve hediyeye boğdular. Saz kedisiyle arkadaş olmuştuk. Ona güven içinde olduğunu hissettirmiştik. Bir anda beş tane saz kedisi bulmamız önemliydi. Dünya zenginleşmişti.
Ertesi gün bütün gazetelerde fotoğrafımız vardı. Hem kahraman hem de ünlü olmuştuk.
Bir sonraki yıl meydana büyük bir heykel yaptılar. Çember ve yavrularının heykeliydi. Altında bizim isimlerimiz de yazıyordu.
Bana gelen diğer ödül de evime dönmek oldu. Ne de olsa ben bir ev kedisiydim, evime dönmek benim için en büyük ödüldü.

No comments:

YAZARLIK EĞİTİMİ BAŞLIYOR

KİLERCİBAŞI lİONS MERKEZİ GELECEĞİN YAZARLARI FARKINDALIK EĞİTİMİ KİTABINA GİDEN YOL. KALEM TUTAN ELLERİ DÜŞÜNEN BEYİNLERİ FARKLILIK ATÖLYES...