Friday, April 09, 2010






ADİL OLMAYAN EBEVEYN
Çocuklarımıza nasıl davrandığımıza daima dönüp bakmalıyız. Genelde bizler başkalarına sıcak kendimize acımasız davrananlardanız. Bir insana söylenebilecek en kötü sözlerin “kendini düşünüyorsun,” “bencilsin” gibi sözler olduğunu kolaylıkla kabul ederiz.
Biz daima önce başkalarını düşünmeye zorlanırız. Ne kadar gariptir ki en fazla da “etraf için yaşama, kendin için yaşa” gibi öğütlerle karşılaşırız.
Yaşantımız içindeki iki olayı, düşünceyi irdelediğimiz zaman bazı çıkmazlar önümüze konur. Hem önce başkasını düşüneceğim, hem de kendim için nasıl yaşayacağım gibi mantıklı sorular bizi bekler.

E.T İle Karşılaşmamız.
Onunla bir gazete röportajında karşılaştım. Annesinin yanında dolaşıyordu. Küçük yaşta gazeteci adayı gibiydi. On bir yaşındaki çocukla bir boşluk bulup konuştum. Kısa ve davetsiz koçluk görevi üstlenmiştim. Kısa konuşmamız içinde “bizim evde başkalarının çocuklarına iyi davranılır, bana her şey yasaktır” dedi. Bu söz size ilk anda çok itici ve sizin evinizden uzak bir davranış gibi görünse de, sizin için söylenmiş bir söz olduğunu bir süre sonra anlarsınız.
Örneklerle sizi bu yanlış ve adil olmayan davranıştan uzaklaştırmak isterim.
Evinize çocuklu bir konuk geldiğinde, çocuğun yaptığı bütün yaramazlıklara katlanırsınız. Çocuk sehpaların üzerinde arabalarını sürer, yastıkları yere atar, hiç sesiniz çıkmaz. Bir tek sözcük dudaklarınızın arasından adeta süzülür “canım ne olacak, çocuk o, ondan kıymetli mi rahat et şekerim”
Konuğa her şey serbesttir. Çocuğun annesi ya da babası onun bu davranışını engelleyemese de; istemez ve huzursuzluğunu belli eder. Ama siz, sürekli rahatlatmaya çalışırsınız. Ne demeye çalıştığınızı anlayamayan aşağı yukarı ayni yaştaki sizin çocuğunuzun ne düşündüğünüzü, nasıl bir ruh hali içinde sizi izlediğini, size onun ne sıfatlar yüklediğini düşünemezsiniz. Gençleriniz için de ayni şey
“o genç canım düzelecek”
Biz Birbirimizi Dinlerken Hatalar Yapıyoruz
Psikologlara gitmiyoruz, birbirimizi tedavi etmeye kalkışıyoruz veya böyle daha rahat olduğuna, sorunların masrafsız ve eğlenceli bir şekilde çözüldüğüne inanıyoruz. Bu tür buluşmalarla, sohbetlerle başkasına zarar verdiklerimiz de oluyor. Bu nedenle çocuk eğitiminde sorunlarla karşılaştığımızda bunu mutlaka uzmanlara bırakmalıyız diye düşünüyorum.
Kahve sohbetlerinde başkalarının dertleri derdimiz, yaşamlarındaki yanlış kararları bizim de kararlarımız olup çıkıyor. Başka bir yönden de başkasının dertlerini dert edinerek mutsuz oluyoruz.
Çocuk Sohbetleri
Kızlarımız ya da genç erkeklerimiz hatalar yaparak yaşama hazırlanırlar. Onları yaşama en iyi şekilde hazırlamak bizim görevimiz. Birbirimize çocuklarımızı anlatırken dertleşir, sakinleşiriz. Psikologlara boşu boşuna para vermediğimizi, gelenek ve göreneklerimizden gelen bir alışkanlığın bizi rahatlattığını düşünürüz. Bu doğrudur, ama
bazen durum, böyle basit değildir, dertleşmeler ağır dert yaratabilir.
Çocuklarımızın yanlışlarını birbirimize anlatabiliriz. Kendi çocuğumuzun olduğu bir ortamda, arkadaşımızın genç kızının yaptığı bir yanlışı dinlerken son derece mantıklı, sabırlı ve hoşgörülü yaklaşmak da gelenek ve göreneğimizdir denilecek kadar topluma mal olan bir davranış şeklidir. Çocuktur, gençtir, hata yapacak… Bir başka çocuğun yanında diğerini konuşmak ve psikolog ya da pedagog duyarlılığı ile yaklaşmak, doğuştan bizlere verilen bir özellik mi?
Hepimizin diline birkaç kez gelir. Kendi kendimize teselli adına ürettiğimiz onlarca sözcük bulabiliriz.
“Canım çocuk bu”
“ Canım genç bu”
“Okul başarısı her şey değil”
“ Her yerde başarılı olur”
“Senin gibi bir ana babanın çocuğu”
“Herkesin bir kusuru var, daha öğrenir”
“Daha önüne ne fırsatlar çıkar”
“Herkesin çocuğu neler yapıyor”
Bizi dinleyen evladımız, ağzımızdan çıkan bu yumuşacık sözlerle dehşete kapılabilir. C.G de dehşete kapılanlardan biri. Annesinin kendisine karşı adil davranmadığını düşünürken, bambaşka bir ruh hali içine giren bir genç kız.
Güvenmeyen, inanmayan, saymayan davranışlarının nedeninin bu olduğunu, ailesinin; bir kez de, yardım etmesini istediğim psikolog kardeşimden duymalarını istedim. Ben bu ortamı hazırladığımda C.G kendisi gibi davranan arkadaşının davranışlarını hoş görmelerini öneren annesiyle bağlarını koparmak üzereydi. Benim annem nasıl böyle olabilir diye sorgulamaya başlamıştı.
E.T’nin kızı annesinin hiç de adil olmadığına karar vermişti.
Kendi çocuklarımızın hatalarını zor affederken veya büyütürken sabırlı ve anlayışlı yaklaşamıyoruz. Arkadaşımızla olan ilişkimizde doğru davranmayı, örnek olmayı, fayda sağlamayı tam hedefliyoruz. Bilinçaltımızda yatan bu.
Buradan sonuca geldik. E.T nin benden yardım istemesini sağlamak benim becerime kalmıştı. Sonunda kızıyla olan ilişkisinde destek beklediğini söyledi. Ona tek bir cümleyle yardım ettim. “Kendi kızınıza başkalarının çocuklarına davrandığınız gibi davranın yeter, adil olduğunuzu hissettirin.” O bu sözü ancak psikolog görüşmesinden sonra anladı.
Keşke kendi çocuklarımızı da yanlışları karşısında başkasının çocuklarına davrandığımız gibi davranabilsek. Ya da sevinçleri, ya da mutlulukları, ya da başarı ve başarısızlıkları durumunda…
KARİYERE ENGEL ÇOCUK OLMAMALI
Çocuğuyla herkes daha fazla ilgilenmek ister. Çocuklar da anne ve babalarıyla olmak, dolaşmak, oynamak…
Çocuklarıyla beraber olamamayı bir sorun haline getirdikleri için ileride kariyer planlı işlerini tamamen bırakan anneler biliyorum. Babalar hiç duymadım. Ne yurt içinde, ne de yurt dışında. Böyle durumlarda, bir yıl gibi kısa bir süre içinde hata yaptığını anlayan anneler; işlerinin başına dönerler.
Bir anne çocuğu ile ilgilenirken birlikte yapabilecekleri en iyi uğraşları, zaman geçirme yöntemlerini; örneklerle sıralayabiliriz. Yüzme kursu olabilir. Çocuğunu beklerken anne, orada arkadaş edinir, güzel zaman geçirir, mutlu olduğunu düşünür. Kurstan sonra temizlik ve yemek derken uyku saati gelir. Bir ev kadının gezeceği, arkadaşıyla kahve içeceği saatte, çocuğu genelde uyur. Anne de bu saatler içinde kitap okuyarak, dergi karıştırarak, temizlediği yerleri bir kez daha temizleyerek zaman geçirir.
Doğru olan nedir?
İşi bırakmak mı, devam mı etmek?
Bu karar her ailenin yaşam koşullarına, sosyal yapısına, aldıkları eğitime göre değişir. Ama yine de yapımızı fazla önemsemeyip, bazı deneyimlere kulak vermek gerekir.
Babalar eşleriyle daha iyi iletişim kurabilmek, gelecekteki günlerde de mutlu yaşayabilmek için, eşlerinin çalışmasını desteklemeli, çocuklarının bakımını profesyonellere bırakmalılar. Anneyi de kendi alanında iş yapmasından zevk alan bir eş olarak görmenin zevkini yaşamalılar. Böyle bir eş akıllı davranıyor diyebilirim. Kendi mutluluğuna katkıda bulunuyor da diyebiliriz. Anne geriye kalan zaman dilimi içinde çocuğu ile sağlıklı iletişim kurabilir, onu özlediği için daha sabırlı da davranarak gelişimine olumlu destek verebilir.
Yuvalar ve ana okulları 21. Yüzyılın en harika eğitim basamakları. Buna kreşleri ve etüt evlerini, yaz kamplarını da eklemeliyiz. Buralarda; beslenme, beslenme uzmanlarıyla. Eğitim, eğitimcilerle, gelişim gelişim uzmanlarıyla çözülünce; anne babaya sadece çocuklarını sevmek ve kendi güzel özellikleriyle onlara destek vermek kalabilir. Bu kurumlarda eğitilerek büyütülen çocuklar sağlıklı bir ömür sürecekler diyebiliriz. Bu kurumlarda doğru ve sağlıklı olan yapılınca çocuk da karşılığı kendini belli eder.
Bu kurumlara gönderilmeyen çocukların aile ve babalarına gerçekten çok ağır bir sorumluluk düşmekte.

GENÇLERİN KENDİLERİNE
İYİ BAKMALARI GEREKİR
Ergenlik çağına giren bir genç kız ya da erkek kendisine özen gösterirse daha güven içinde olur. Gençlerin sadece banyo yapması, temiz giysiler giymesi yetmez. Koltuk altı ve genital bölgeler ter bezleri, çok fazla ter çıkarır. Vücuttan çıkan koku ter bakterilerinin birleşmesiyle oluşur.

Banyodan sonra deodorant ve teri önleyici bir losyon kullanma alışkanlığı edinmeli. Bunu anne baba çocuğuna öğretmeli. Çağımızda sadece sabun ve su temizliğe kafi gelmemekte.

Ergenliğin Belirtisi Sivilce
Yağ bezleri hızla çalışır. Eğer ter bezlerinin çıkardığı madde (sebum) gözenekleri kapatırsa sivilceler oluşabilir. Banyonun yararı bu gözenekleri açmak olacaktır. Sivilcelerin gerçek nedeni bilinmiyor. Bir zamanlar kolalı ve çikolata gibi yiyeceklerin yaptığı söylenirdi. Bu gün bir çok uzman bunun doğru olmadığını söylese de yiyeceklere dikkat etmek de banyo kadar yararlı olur. Saçlar da ergenlikte kısmetini alır, yağlanarak. Sık yıkanması çok gereklidir.

Fazla Tüyler
Gençler fazla tüyleri her zaman sorun ederler. Aileler sorun değilmiş gibi yaklaşmamalı, gencin temizliği için yardımcı olmalı. Çoğu genç kız bu nedenle sürekli pantolon giymek isteyerek tüylerini gizler. Bazen sorunu o kadar büyütebilir ki evden bile çıkmak istemezler. Gencin rahat edebileceği şekilde temizlenmesi sağlanmalı.

Koçluk İçin Bayan F.S ile Karşılaşıyorum
Çoğu anne baba çocuklarına anlayışlı davrandığını düşünür. Gerçekten gençler için aileler büyük fedakarlıklar yapar.
Bayan Nebahat fedakar bir anne olduğunu söylüyordu. Anlattıklarını dinlediğimde gerçekten ben de öyle düşünmeden edemedim. Ben bile genç kızımın isteklerine bu denli sabırla karşılık veremezdim. Anne ile ilgili düşüncelerim F.S ile konuşana kadar devam etti. F.S on dört yaşındaydı. Annesinin kendisi için yaptıklarını, arkadaş gibi davranmaya çalıştığını söylüyordu. Anne ile arkadaş olunamayacağını birkaç konuşmamızdan sonra benim de kabul ettiğimi duyunca çok sevindi. “Her şey yapıyor, bana yanıt veriyor; ama beni çok üzüyor” dedi. Üzüldüklerini anlatması birkaç günümüzü aldı. Anne, kızından her an olgun bir kadın davranışı bekliyordu. Bunu yapmadığı zaman, “sen artık genç kız oldun, böyle davranmamalısın” diyerek davranış örnekleri sergiliyordu.

F.S yi annesinin sesindeki hafif sertlik bile çok rahatsız ediyordu. Ona göre genç kız olması utanılacak bir olay haline dönüşüyor, bütün bu büyüme belirtilerinden nefret ediyordu. Annesiyle arasına duvarlar çekiliyordu. Genç kız olmak tabi ki istiyordu, ama bir çok şeyden vazgeçecek kadar büyümediğini düşünüyordu. Zorla her gün duş almaya zorlanmasının nedenini bile anlayamamıştı. Önce onunla banyo nedenlerini konuştuk. Tabi ki ben ona her gün yapmak zorundasın diyerek yaklaşmadım. Onun seçimine bıraktım. Banyo sonrası geldiği bir gün nefis kokusundan söz etmeyi ihmal etmedim. Bir sohbetimizi sadece kokulara ve jellere ayırdık.

Ergenliğe Erken Giren G.G
G.G sokakta kendinden bir yaş küçük kardeşiyle ip atlamak istiyor, komşu çocuklarla duvarın üstüne oturup çekirdek yemekten zevk alıyordu. Yaz boyunca en zevk aldığı şeylerdi bunlar. Annesi onun artık genç bir kız gibi davranması gerektiğini söyleyerek bunları yaptığı için tenkit ediyor, ona yeni bir yaşam programlamaya çalışıyordu. Giysilerini koyu renklerden seçmeye başlaması da genç kızı çok üzüyordu. Bana gelmelerinin sebebi, genç kızın sürekli odasında oturmak istemesi yemeğini bile odasında yemesiydi.

Masa başında birkaç buluşmadan sonra, genç kız olmanın yaşamında bir değişiklik yaratmayacağını, bu durumun çok olağan bir durum olduğunu konuşabildik. Anne bütün söylediklerimi kabul etti. Kızına yavaş yavaş yaklaşıp, hatalı davrandığını hissettirdi. Anne; genç kızına bu duruma hazır olmadığını anlattı.

Ben de annenin eskisi gibi davranmasını önerdim. Evladı biyolojik olarak genç kız olmuştu, ama henüz çocuktu. Oynamak zıplamak istemiş, anne izin vermemişti. Hareketsiz kalan genç kız, tatlı yeme ihtiyacından dolayı, çok kilo almıştı. Bu da üzülmesine, gereksiz ağlamalarına neden olmuş, odasına kapanıp kalmıştı. Gerçek sorun annesinin beklentilerinden kaynaklanıyordu.

No comments:

YAZARLIK EĞİTİMİ BAŞLIYOR

KİLERCİBAŞI lİONS MERKEZİ GELECEĞİN YAZARLARI FARKINDALIK EĞİTİMİ KİTABINA GİDEN YOL. KALEM TUTAN ELLERİ DÜŞÜNEN BEYİNLERİ FARKLILIK ATÖLYES...