Sunday, April 18, 2010


YEREL HABERCİLİK
Gazetecilerin yazdığı haberler kaynak olabilir mi diye hiç düşündünüz mü? Ben uzun zamandır, son günlerde okuduğum kitaplardan dolayı düşünür oldum. Gazetecilik mesleğinin saygınlığı düşüncelerim arasında yerimi bulmaya çalışırken de böyle bir yazı döküldü kalemimden. Belki de yazım bir kez daha bazı gazetecilerin kulağına küpe olur gibi de değerlendirilebilir. Yoksa bu meslek önemlidir, bu gün yaz yarın unut gibi algılanamaz.
Gazeteciler Her Şeyi Yazmaz
Okuyucu gazetecilerin her şeyi yazmadığını, basının her şeyi yayımlamadığını düşünmeye başladığında, gazetecilik daha güvenilir bir meslek olur. Bunun yalnız benim fikrim olduğunu sanmayın. Böyle düşünen bazı akademisyenler de var. Her şeyi yazmaya ve yayımlamaya kalkarsa çok hata yapabilirler. Bir gazetecinin araştırma yapmadan yazmadığını gösteren bir özellik olarak da algılanabilir. Bu şekilde algılandığında o basın kuruluşuna güven kalmaz. Kamuoyu oluşturan suçlama ve skandal haberleri prim yaptığı için, değerli basın mensuplarına geçici şöhret ve servet sağlayabilir.
Bir örnekle yazıya devam etmek isterim.
Tarihçilerin gerçeğe ulaşma yöntemlerine bakarak haber kaynaklarının bizlere aktardıklarından yararlanmalarına dikkat edelim. Olasılıklar, zıtlıklar hepsi kafaları kurcalar. Ama bize ulaştırılan bilgilerin başka bir kaynakla değişmesi her zaman olasılık içindedir.
Tarihçi bütün verileri tek tek inceler ve bizim için kaleme alır.
Gazete haberleri tarihe kaynak olabilir mi?
Sanırım olmaz diye yanıt vermeniz gerekecek. Hele yüzyıl gerilere gidip, gazete haberlerinin isimsiz yapıldığını düşünecek olursak, imzasız bir gazete haberine güvenmemizin ne kadar güç olduğunu anlayabiliriz. Zaten yüzyıl önce habere imza diye bir alışkanlık da yoktu.
Gazete yazılarının birinde geçen bir cümlenin; Orhan Pamuk’un romanından alındığını evimize gelen gazeteden öğrenelim. Bir araştırmacı bu cümleden yola çıkarak bir şeyler yazmak istediğinde o gazetedeki cümlenin Orhan Pamuk’un romanından alınıp alınmadığına ne kadar güvenir?
Gazetedeki yazıdan alındığını bilimsel araştırmasına dip not düşen bir araştırmacının yazısına okuyucu nasıl bakar?
Bu soruları iki soruyu ben kendime sorarken, sizlerin de kendi kendinize sormasını bekledim.
1830’ların başlarında Stuart Mill’in çevirilerinden birinin başına gelen olay, Jacques Barzun’un yazdığı konuyla ilgili bir kitapta aynen anlatılmakta. Üstelik de Fransız seçkinlerinin bir dergisinde yayımlanan “J” imzalı uzun bir mektuptan söz etmekte. Mantık ölçülerinde bu mektup Stuart Mill’in çevirisi gibi görünmektedir, diyen kitapta; Stuart Mill’in İngiltere’de sosyalist gruplarla bazı araştırmalar yaptığı için o mektubun ona ait olduğunun düşünülmesi gerektiği söylenmekte. Oysa ki bütün bunlar Stuart Mill çevirdi demek için yeterli değildir. Yanına bir M harfi eklenmiş olsa da, birkaç gün sonra başka bir editör kanalıyla ayni dergiye “J” imzalı ikinci bir mektup ulaştı. Sıradan bir İngiliz’den geliyordu. Araştırma devam etti. Dördüncüsü, beşincisi eklenir.
Sonunda daha önce yayımlanmış bir not bulunarak gerçeğe varılır. O zaman ilk yazıyı, yani gazetecinin yazısını araştırmacının kullanamadığı görülmektedir.
Aslında belki de haberin niteliğini düşüren; iletişim araçlarının durmadan gazeteciliği kolaylaştırmasıdır. Bir çok gazetecinin bu gün, haber ayağına gelir.
Yine ayni kitapta giderek artan yanlışlamalardan söz ediliyor. Elinde silah var diye çoğu insana katil, hapishane parmaklıkları arkasında diye dolandırıcı denilebilmektedir.
Renkli ayrıntılarla, dış mekanların süsü ve çarpıcı özellikleriyle çekilen filmler de, belgeseller de bizi yanıltabilmekte. Çoğu insan bu görüntüleri araştırmacı mantığıyla hazırlandığını düşünerek gerçeğe dönüştürür. Tamamen savsata denebilecek haberler önem kazanır. Bazen de çok doğru yapılan haberler önemini yitirir.
Yerel basında bunun ne farkı veya ne ilgisi var dediğinizde benimle ayni düşünceleri yakalayabilirsiniz. Yerel basın kendi yöresinin olayının içindedir. Olay çevresinde geçmektedir. Yere yakındır, ulaşması kolaydır. Tonlarca para ödeyerek haberi satın alması ya da çağın gelişmiş iletişim araçlarından faydalanması gerekmez.
Daha önceki olaylarla bağlantı kurarak değerlendirme olanakları sonsuzdur. Kişi ve kuruluşlardan ne şekilde yardım alabileceğini yerel gazeteci bilir. Görgü tanıklarına ulaşabilir. Olayın kahramanlarından bire bir bilgi alabilir. Herkesle her noktada yüz yüze gelebilir.
Yerel basın daha güvenilir diye düşünüyorum.
İletişim araçlarının, ilerleyen teknolojinin basına ve medyaya verdiği zararın bir de bu açıdan düşünülerek değerlendirilmesini uygun görüyorum. Toplumun görüş ve düşüncelerine, kararlarına, akademisyenlerin yapacakları araştırmalara ışık tutamamasının sıkıntısı yaşanırken yerel basının güvenirliliğinin gururunu yaşıyorum.
Ben araştırmacı olsaydım, yerel basının haberlerinden, köşe yazılarından yararlanırdım. Yerel basın 21. yüzyılda bu saygınlığı elinde tutmak için kaynağından haber yapmayı sürdürmeli, özellikle çevresiyle ilgili haber hazırlarken çok dikkatli olmaya devam etmeli. Tarafsızlığını bir ilke olarak korurken, yerel haberleri yaparken bütün hassasiyetiyle hareket etmeli, fısıltıyla haber yapmamaya özen göstermeli. Haberlerini dili geçmiş zamanla sunacak kadar içinde olmalı.
.

No comments:

YAZARLIK EĞİTİMİ BAŞLIYOR

KİLERCİBAŞI lİONS MERKEZİ GELECEĞİN YAZARLARI FARKINDALIK EĞİTİMİ KİTABINA GİDEN YOL. KALEM TUTAN ELLERİ DÜŞÜNEN BEYİNLERİ FARKLILIK ATÖLYES...