Tuesday, April 20, 2010

ŞEHİRLERİMİZİN İSİMLERİ



Adapazarı
Ankara
Amasya
Antakya
Aydın

Ağrı
ADAPAZARI

Akçaabat
Adapazarı çok sayıda sosyal projeye imza atan ikiyüze yakın sosyal projesi kabul edilen bir ildir.
Adapazarlıların kısaca “Ada” dediği Adapazarı, Sakarya ve Çark suyu arasında yer alan bir şehrimizdir. Aslında şehir tıpkı bir adaya benzer. Pazar sözcüğü nereden eklendi dersiniz? Burası 17. Yüzyılda yörenin Pazar yeriydi. Adapazarı “Ada” ve “Pazar” sözcüklerinin birleşmesinden meydana geldi. Adapazarı Sakarya ilimizin merkezidir.
Halk ozanımız Aşık Veysel Adapazarı’na şiirlerinde yer verdi.
“Adapazarı’na demişler Ada
Yar elinden yaralarım ziyade
Çiğdemleri dağda gülü ovada
Açtı bahar çiçekleri Ada’nın.”
AĞRI
Ağrı şehri ismini kendi sınırları içindeki “Ararat”dağından alır.
Çok eski yıllarda yeryüzünde bir su baskını oldu. Nuh Peygamber tufandan kurtulmak için bir gemi yaptı. Eşlerini ve üç oğlunu yanına aldı. Her canlıdan bir erkek bir dişi gemisine yerleştirdi. Gemi tufandan sonra Cudi (Ağrı) dağının doruğunda kaldı.
İçindekiler ölümden kurtuldu.
“Sonsuzluğa doğru kalkacak
Sihirli bir gemi gibisin
göklerde demirli”
Ahmet Muhip Dranas
Zamanla halk dilinde Ararat sözcüğü değişti, kısaldı, “Ağrı” haline döndü
AKÇAABAT
Şirinliği ile ünlü olan Akçaabat herkesin görmesi gereken bir yerleşim yeridir. İsmini ünlü kalesinin beyaz renkli taşlarından alır. Akçaabat kalesi zamanında limanı korumak için yapıldı.
Bizans’ın tekfuru çocuk sahibi olamıyormuş. Bir gece ilginç bir rüya görmüş. Rüyasında kapkara sakalları olan bir papaz ona; “senin bir kız çocuğun olacak. Ama onu hiç güneşe çıkarmayacaksın, güneşe çıkarırsan sararıp solacak. Çocuğun hiç güneş görmemesi lazım” demiş.
Bir gün Bizans tekfurunun gerçekten bir kız çocuğu olmuş. Çok sevinmişler. Çaresiz tekfur, kalenin içinde hiç penceresiz bir oda inşa ettirmiş. Kızını bu odaya koymuş. İçeri güneş giremiyormuş.
Günler geçmiş, tekfurun kızı büyümüş.
O yılların birinde Selçuklu Türkleri kaleyi kuşatmışlar. Bir türlü kaleyi ele geçiremiyorlarmış. Sonunda yeraltından bir tünel kazmaya karar vermişler.
Tekfurun kızı kazılan bu tünelden gelen yakışıklı bir askeri görünce, şaşırmış. O an âşık olmuş. “Beni buralardan al götür, yakışlıklı asker “diye yalvarmış. Meğer asker de, bir bakışta kıza âşık olmuş. Kızın yalvarmalarını yanıtsız bırakması olanaksızmış.
Askerle tekfurun güneş görmemiş kızı birlikte çıkmışlar. Kız bir anda kendinin gün ışığının içinde bulmuş. Sararıp solmaya başlayan kız; yanındaki askere hayran hayran bakarken, ne yapacağını bilememiş. Birkaç adım sonra da ölüp kalmış.
Kızın öldüğü yerde beyaz zambaklar bitmiş.
Kaleyi ele geçiren Türk komutanı kızın öyküsünü dinlemiş. Çok üzülmüş. Kızın öldüğü yere taşları bembeyaz bir türbe yaptırmış. Zamanla herkes bu türbede adak yapmaya başlamış. Özellikle sevgilisine kavuşmak isteyen âşıklar gelirmiş. Daha sonra o türbenin etrafında evler kurulmuş.
İşte o yöre Trabzon’a bağlı, Akçaabat ismini alan o şirin yerleşim yeri olmuş

AMASYA
Aşık Veysel bir şiirinde
“Amasya’nın elmasını yesem, ah” der.
Tarihi İsa’dan önce dört bin yıllarına dayanır. Tarihçilere göre bu yörede Amazonlar yaşardı. “ Amazon” memesiz anlamına gelir. Bu kavimin kadınlarının da savaştığı bilinir. Amazonlar, kızların memelerini iyi ok atabilsin diye yok ederlerdi.
Eski Yunanlıların en büyük düşmanları Amazonlardı. Amazonlar AY TANRISINA taparlardı. Yunan mitolojisini okuyanlar Amazomlarla ilgili pek çok öykülerini bilirler.
Amasya şehrini Amazon Kralı Amasis kurdu. Amasis kenti anlamına gelen “ Ameseia” adını verdi. Tarihçi Strabon’a göre; Amasya adı bu şekilde türedi.
Asur, Hitit, Makedonya, Pontus, Roma, Anadolu beyliklerinin egemenlikleri altına girdi. İsmini korudu. 1389 yılında Yıldırım Beyazit Osmanlı topraklarına kattı.
ANTALYA
Attalos Antalya’yı İsa’dan once kurdu. Attalos Bergama krallarındandı. O çağlarda Side Antalya’dan çok ünlü idi. Side bir liman şehriydi. Kral Attalos çok uğraşmasına rağmen Side’yi ele geçiremediği için, 80 km doğusunda Antalya’yı kurdu. Önceleri kurulan şehir ismini kurucusundan aldı. ATTALEİ adıyla tanındı. Bu isim “Adalia” “Antalia” ve Antalya şekline dönüştü. Roma, Bizans, Selçuklu egemenliklerinden sonra Yıldırım Beyazit zamanında Osmanlı topraklarına katıldı.
Antalya gerçek bir turizm şehri. Kültürel etinlikleri, kültür zenginliği Antalya’yı kuşatmış bir durumda. Şehir içindeki ulaşım araçlarına hayran olmamak olanaksız. Akdeniz Üniversitesi Antalya’ya farklı bir canlılık veriyor. Antalya’da günler dolu dolu geçiyor ve zaman ulaşımın rahatlığı nedeniyle değerlendirilebiliyor. Şehir düzenleyicilerinin çalışmaları şehre farklı bir anlam katıyor. Kent Müzesi kültür zenginliğine aday. Antalya’da istenen her hobinin geliştirilmesi mümkün. Gençleri ve çocukları halk otobüsleri içinde spor çantalarıyla gördüğünüzde bunu anlayabiliyorsunuz. Halka dağıtılan ulaşım kartları, çocuklulardan para alınmaması gibi özel hizmetleri, zaman zaman değişse de örnek olacak şekilde var.
ANKARA
Ankara bir zamanlar bağlar bahçeler diyarı bir yöreydi.
Anakara’nın adı Engürü olarak geçer. Ankara sözünün üzüm anlamına geldiğini Engür sözünden türediğini söyleyen kaynaklara rastlarsınız.
Yunanca’da koruk anlamına gelen “Agurida” sözü de vardır.
Hint-Avrupa dilinde “eğmek “ anlamına gelen ANK
Sanskritçe’de “Kıvrıntı” anlamına gelen “ANGAB” sözü var.
Latince’de “çengel” anlamına gelen, “ UNCUS” sözünden türediğini savunanlar da var.
Frigya’da da “ANK” sözcüğü var.
Engebeli, kıvrıntı sözcüğünden aldığını kabul etmek en mantıklısı gibi görünüyor.
Sırasıyla Ankara; Ankrya, Ankura,Ankuria, Angur, Engürü, Engürüye, Angare, Angora, Ancora, ve son olarak da ANKARA ismini aldı.

ANTAKYA
İsa’dan önce 4000 yıllarından söz ediyoruz. Şöyle bir düşünüp, ne kadar eski bir yerleşim yeri olduğunu kabul edebilirsiniz.
Kurulduğu günden beri de üzerinde yaşam olan bir şehir.
Antakya’da önce Hititler yaşamaya başlıyor. Antigonos büyük bir general, bu büyük general, önce Suriye ve ardından Antakya’yı işgal eder.
Antigonos Makedonya kralı Büyük İskender’in Generallerindendir. İşgal ettiğinde, Antakya diye bir şehir yoktu, toprak vardı.
İsa’dan önce 300 yıllarında Makedonya Kralı Seleukoz Antakya’yı kurdu. Siz de olsanız belki onun gibi yapardınız, kurduğu şehre babasının ismini verdi. ANTİOKHİA şehrin adı oldu. ANTİOKHİA zamanla çok büyüdü. Başşehir olmayı başardı.
Bizanslılar, Romalılar ve Yunanlılar bile bu şehri ele geçiremediler. Çin ve Doğu Türkistan’dan gelen ticari kervanların kavşak noktasıydı. Çok önemli bir şehirdi.
Yavuz Sultan Selim Antakya’yı 1515 de Osmanlı topraklarına kattı.



AYDIN
Büyük Menderes ovasının tam ortasında. Kendi adını taşıyan dağların, güneyindedir.
Eğitimli gençleriyle her zaman dikkati çeker. Gençlerin yaşamında önemli yeri olan sınavlarda Aydın’da eğitilen gençler ön sıralardadır. Onları hayranlıkla izlerim.
Aydın yeşilden de kısmetini alan güzel bir şehrimiz. Bu tarım kenti, ne yazık ki bazı zamnlarda su sıkıntısı çektiği oluyor. Aydın’ı yönetenler suyla yatıp suyla kalkmak zorundalar. Akıllı planlarla sıkıntısı hafifletilebilmekte.
Aydın önemli üç kaplıcayı bünyesinde barındırıyor. İmamköy ve Davutlar kaplıcaları çok sağlıklı. Önemli mineralleri barındıran kaplıcalardan yararlanmayı bilerek gençleşen ve hastalığına şifa bulanları çok şanslı. Aydın’a uğradığınızda mutlaka Zeus Mağarasına gitmelisiniz. Dilek yarımadası üzerindeki Zeus Mağarası çocuklar için yüzme olanağı sağlayan bir küçük havuza da sahip. Etrafı ağaçlarla çevrili bir yoldan mağaraya ulaşılır. Oraya gitmek çok eğlenceli.
Efeler fakire fukaraya yardım eden, köy yiğitleridir. Delikanlı, efe, zeybek bunlar birbirini çağrıştıran sözcüklerdir. Aydın efelerinin tarihte kahramanlıkları vardır.
Size Aydın’a özgü deyimlerden de söz etmeliyim.; “Pis boğazla, boş boğaz dertten kurtulmaz” “Dağ dağ üstüne olmuş, ev ev üstüne olmamış” sözleri Aydın’a aittir. Benim en sevdiğim deyimlerden biri olan “şekerleme yapmak” “canı çekmek” gibi deyimler de Aydın’a aittir.
İlk olarak şehri Argoslular kurdu. Bu günkü ismini Aydınoğullarından Mehmet Bey Verdi. “Aydın Güzelcehisarı”
Zamanla kısalarak Aydın adını aldı. Bu isim Mehmet beyin babasının ismidir. Yıldırım Beyazit Osmanlı topraklarına kattı.
Aydın İnciri
13 Eylül 2007 de Aydın’ın en önemli meyvesi Aydın inciri olarak bir kokteylle tescillendi.

No comments:

YAZARLIK EĞİTİMİ BAŞLIYOR

KİLERCİBAŞI lİONS MERKEZİ GELECEĞİN YAZARLARI FARKINDALIK EĞİTİMİ KİTABINA GİDEN YOL. KALEM TUTAN ELLERİ DÜŞÜNEN BEYİNLERİ FARKLILIK ATÖLYES...