Friday, April 09, 2010









Yorumlarınızı Yazınız


Yazdır


Arkadaşına Gönder



Basit bir uygulamayla mutluluğu harekete geçirebiliriz.
Mutluluğu harekete geçirin
Okulların açıldığı ya da bazılarının hazırlıklarının yapıldığı şu günlerde, hangimiz çocuklarımıza, MUTLU BİR YIL GEÇİR BİTANEM diye söze başlarız. Anne babalara bence ilk söylenilmesi gereken şey sözcüklerin yaşamı çok etkilediğini çocuklarına öğretmeleri gerektiğidir.
Böyle bir çalışma sonunda mutluluğun herkes için onlarca anlamı olduğunu görerek sözcük yeni bir anlam kazanır, mutluluk alanı genişler. Herkes kendinden damlalar bulabilir. Hayatımız o damların birleşmesiyle şekillenir.
Sözcüklere Anlam Yükleme
Bazen ağzımızdan çıkan bir sözcükle en sevdiğimizi incitebiliriz. Onun alınganlığı ya da yanlış anlaması diyerek savunmaya geçebiliriz. Biz, böyle inciten ve sonra da suçu karşımızdakine yükleyen biriysek, çocuğumuzun ya da gencimizin bizden farklı biri olacağı düşünülemez. Sözcüklere geniş anlam yüklemeyi küçük yaşta öğrenirsek beklentilerimiz de rahata kavuşabilir. Bunu düşünceyle yapabiliriz. Her sözcüğü değerli bir nesneymiş gibi düşünelim. Dolaşılan duygu alanı soyut kavramlarla dolu olsa da doğru bir yerlere geleceğiz. Bazen bir trajedi gibi algıladığımız yaşamı mutluluğa döndürebiliriz.
Polyanya gibi algılamış olmaz mıyız? düşüncesine girmemelisiniz. Sözcüklere hoşgörüyle yaklaşmak, neredeyse çağımızın değer yargılarından biri olmaya aday bir özelliktir. Benim yazdığım yurt dışında ve yurt içinde küçük gruplar halinde uygulamaya başlayan RAY EĞİTİM sisteminde ciddi bir anlam oluşturuyor sözcükler. Bireyin mutluluğunun çok önem kazandığı sistemde, mutsuzlukları yaratan şeyin bazen sözcükler olduğuna karar verilmesi sistemin bir parçası. Beynin programlanması gibi bir şey bu.
Geniş Anlamlı Sözcükler
Özellikle; nezaket sözcüklerinin, duygusal sözcüklerin, yaşama yön veren sözcüklerin kendimiz için neler ifade ettiğini bilmeliyiz. O sözcüklerin hangi kapıları açtığına, sıkıntılı günleri kolaylıkla geçirebilmemizi sağladığına, ya da karşımızdakini yaralamamıza engel olduğuna inanmalıyız.
Hangimiz bir “lütfen” sözcüğü ile yumuşamayız. “ne olursun?” diye yalvaran biri yerine karşınızda “lütfen” diye direnen birini güçlü görmeyiz? “ne olursun?” sözcüğünden sonra verdiğiniz izin, uyduğunuz iş sizi fedakarlık ettiğiniz düşüncesinden kolay kolay alabilir mi
Burada kullandığımız örnek sözcüğün, sadece örnek olma dışında şu an için hiçbir önemi yok.
Anlam Kargaşasından Kurtulun
Çoğumuz sözcüklere anlam kargaşası yaşatırız. Yanlış bir davranışımız da bize çok zor anlar yaşatabilir. Davranışı yapabilmemiz için karşımızda birisi olması gerekir. El kol hareketimiz veya öfkeli ses tonumuz... Kaşımız, gözümüz, kızaran yüzümüz... O kişi bizim bu incitici davranışımızı o anda taşıdığımız diğer durumlarımızla yumuşatabilir. Ama telefonda söylenen bir söz, yazılan bir cümle çoğu zaman bize hiçbir sunumumuzun yardım edemeyeceği zorluklar içinde kalmamızı neden olur. Konuşurken, yazarken çok dikkatli olmamız gerekir.
Söyleyeceğimiz sözlerin karşımızdakini nasıl etkileyeceğini bilemeyiz. Nasıl etkileyeceğini bilirsek bu bizim kaliteli ilişki ve yaşam avantajımız olur.
İç Dünyamızla Bağlantısı
Sözcüklerin iç dünyamızla derin bir bağlantısı vardır. Sözcükleri dar anlamda düşünmemeliyiz. Onları genişletebilirsek, iletişimimiz kolaylaşır, mutluluğumuz artar. Örneğin; MUTLULUK sözcüğü bizim için pek çok şeyi ifade ediyorsa mutlu olmamız kolaylaşır. GÜVEN sözcüğü de yaşamımızı çok etkileyen sözcüklerdendir.
Özellikle çocukları BAŞARI sözcüğüyle bunaltmamalıyız. Başarının anlamı bir sınavı kazanmak, biriyle iyi geçinmek ya da istediğin bir şeyi elde etmekle eşleştirilmemeli, sınırlanmamalı.Başarı, Güven, Mutluluk, Sevgi, İlgi, Beraberlik, eğlence gibi sözcüklerin alanları dar olmamalı. Aile içi konuşmalarımızda, gece oturmalarımızda bu sözcüklere geniş alanlar yaratmalıyız.
Çocuğumuz başarısını yalnız sınava bağlamamalı. Sevgilimiz mutluluğu geniş bir sözcük olarak düşünebilmeli. Mutluluk; bazen sıcak bir çorba, bazen onun bize aldığı bir armağan, bazen bir gülüş, bazen sırtımıza konan eski bir şal olmalı...
Kendinizin en iyi yapabildiği şeyi sevdiğiniz başarı olarak söyleyebilmeli. Yüzlerce defa yaptığınız şeyle gururlanabilmelisiniz. Sevdiklerinizle yapacağınız içten gelen konuşmalar onun mutluluğunu sağlayacaktır.
Her şeyden zevk alan, başkalarına saygılı, sizi onurlandıran, en iyi olmamanıza rağmen rahatlıpını hissettiren, yıllardır sevmeye devam eden, kolay bunalıma girmeyen biriyle yaşamak istemez misiniz?
İş size düşüyor, proje sizsiniz. İsterseniz; çizen de ortaya koyan da, sonucuyla övünen de olabilirsiniz.
Yükünüz çok ağır gibi görünse de, taşınacak yol kısa; dönüş yolu kazançlı ve keyifli, denemelisiniz.


ADİL OLMAYAN EBEVEYN
Çocuklarımıza nasıl davrandığımıza daima dönüp bakmalıyız. Genelde bizler başkalarına sıcak kendimize acımasız davrananlardanız. Bir insana söylenebilecek en kötü sözlerin “kendini düşünüyorsun,” “bencilsin” gibi sözler olduğunu kolaylıkla kabul ederiz.
Biz daima önce başkalarını düşünmeye zorlanırız. Ne kadar gariptir ki en fazla da “etraf için yaşama, kendin için yaşa” gibi öğütlerle karşılaşırız.
Yaşantımız içindeki iki olayı, düşünceyi irdelediğimiz zaman bazı çıkmazlar önümüze konur. Hem önce başkasını düşüneceğim, hem de kendim için nasıl yaşayacağım gibi mantıklı sorular bizi bekler.

E.T İle Karşılaşmamız.
Onunla bir gazete röportajında karşılaştım. Annesinin yanında dolaşıyordu. Küçük yaşta gazeteci adayı gibiydi. On bir yaşındaki çocukla bir boşluk bulup konuştum. Kısa ve davetsiz koçluk görevi üstlenmiştim. Kısa konuşmamız içinde “bizim evde başkalarının çocuklarına iyi davranılır, bana her şey yasaktır” dedi. Bu söz size ilk anda çok itici ve sizin evinizden uzak bir davranış gibi görünse de, sizin için söylenmiş bir söz olduğunu bir süre sonra anlarsınız.
Örneklerle sizi bu yanlış ve adil olmayan davranıştan uzaklaştırmak isterim.
Evinize çocuklu bir konuk geldiğinde, çocuğun yaptığı bütün yaramazlıklara katlanırsınız. Çocuk sehpaların üzerinde arabalarını sürer, yastıkları yere atar, hiç sesiniz çıkmaz. Bir tek sözcük dudaklarınızın arasından adeta süzülür “canım ne olacak, çocuk o, ondan kıymetli mi rahat et şekerim”
Konuğa her şey serbesttir. Çocuğun annesi ya da babası onun bu davranışını engelleyemese de; istemez ve huzursuzluğunu belli eder. Ama siz, sürekli rahatlatmaya çalışırsınız. Ne demeye çalıştığınızı anlayamayan aşağı yukarı ayni yaştaki sizin çocuğunuzun ne düşündüğünüzü, nasıl bir ruh hali içinde sizi izlediğini, size onun ne sıfatlar yüklediğini düşünemezsiniz. Gençleriniz için de ayni şey
“o genç canım düzelecek”
Biz Birbirimizi Dinlerken Hatalar Yapıyoruz
Psikologlara gitmiyoruz, birbirimizi tedavi etmeye kalkışıyoruz veya böyle daha rahat olduğuna, sorunların masrafsız ve eğlenceli bir şekilde çözüldüğüne inanıyoruz. Bu tür buluşmalarla, sohbetlerle başkasına zarar verdiklerimiz de oluyor. Bu nedenle çocuk eğitiminde sorunlarla karşılaştığımızda bunu mutlaka uzmanlara bırakmalıyız diye düşünüyorum.
Kahve sohbetlerinde başkalarının dertleri derdimiz, yaşamlarındaki yanlış kararları bizim de kararlarımız olup çıkıyor. Başka bir yönden de başkasının dertlerini dert edinerek mutsuz oluyoruz.
Çocuk Sohbetleri
Kızlarımız ya da genç erkeklerimiz hatalar yaparak yaşama hazırlanırlar. Onları yaşama en iyi şekilde hazırlamak bizim görevimiz. Birbirimize çocuklarımızı anlatırken dertleşir, sakinleşiriz. Psikologlara boşu boşuna para vermediğimizi, gelenek ve göreneklerimizden gelen bir alışkanlığın bizi rahatlattığını düşünürüz. Bu doğrudur, ama
bazen durum, böyle basit değildir, dertleşmeler ağır dert yaratabilir.
Çocuklarımızın yanlışlarını birbirimize anlatabiliriz. Kendi çocuğumuzun olduğu bir ortamda, arkadaşımızın genç kızının yaptığı bir yanlışı dinlerken son derece mantıklı, sabırlı ve hoşgörülü yaklaşmak da gelenek ve göreneğimizdir denilecek kadar topluma mal olan bir davranış şeklidir. Çocuktur, gençtir, hata yapacak… Bir başka çocuğun yanında diğerini konuşmak ve psikolog ya da pedagog duyarlılığı ile yaklaşmak, doğuştan bizlere verilen bir özellik mi?
Hepimizin diline birkaç kez gelir. Kendi kendimize teselli adına ürettiğimiz onlarca sözcük bulabiliriz.
“Canım çocuk bu”
“ Canım genç bu”
“Okul başarısı her şey değil”
“ Her yerde başarılı olur”
“Senin gibi bir ana babanın çocuğu”
“Herkesin bir kusuru var, daha öğrenir”
“Daha önüne ne fırsatlar çıkar”
“Herkesin çocuğu neler yapıyor”
Bizi dinleyen evladımız, ağzımızdan çıkan bu yumuşacık sözlerle dehşete kapılabilir. C.G de dehşete kapılanlardan biri. Annesinin kendisine karşı adil davranmadığını düşünürken, bambaşka bir ruh hali içine giren bir genç kız.
Güvenmeyen, inanmayan, saymayan davranışlarının nedeninin bu olduğunu, ailesinin; bir kez de, yardım etmesini istediğim psikolog kardeşimden duymalarını istedim. Ben bu ortamı hazırladığımda C.G kendisi gibi davranan arkadaşının davranışlarını hoş görmelerini öneren annesiyle bağlarını koparmak üzereydi. Benim annem nasıl böyle olabilir diye sorgulamaya başlamıştı.
E.T’nin kızı annesinin hiç de adil olmadığına karar vermişti.
Kendi çocuklarımızın hatalarını zor affederken veya büyütürken sabırlı ve anlayışlı yaklaşamıyoruz. Arkadaşımızla olan ilişkimizde doğru davranmayı, örnek olmayı, fayda sağlamayı tam hedefliyoruz. Bilinçaltımızda yatan bu.
Buradan sonuca geldik. E.T nin benden yardım istemesini sağlamak benim becerime kalmıştı. Sonunda kızıyla olan ilişkisinde destek beklediğini söyledi. Ona tek bir cümleyle yardım ettim. “Kendi kızınıza başkalarının çocuklarına davrandığınız gibi davranın yeter, adil olduğunuzu hissettirin.” O bu sözü ancak psikolog görüşmesinden sonra anladı.
Keşke kendi çocuklarımızı da yanlışları karşısında başkasının çocuklarına davrandığımız gibi davranabilsek. Ya da sevinçleri, ya da mutlulukları, ya da başarı ve başarısızlıkları durumunda…
ÇOCUK EĞİTİMİNDE YUVALAR VE
ETÜT EVLERİ
Çocuğuyla herkes daha fazla ilgilenmek ister. Çocuklar da anne ve babalarıyla olmak, dolaşmak, oynamak…
Çocuklarıyla beraber olamamayı bir sorun haline getirdikleri için ileride kariyer planlı işlerini tamamen bırakan anneler biliyorum. Babalar hiç duymadım. Ne yurt içinde, ne de yurt dışında. Böyle durumlarda, bir yıl gibi kısa bir süre içinde hata yaptığını anlayan anneler; işlerinin başına dönerler.
Bir anne çocuğu ile ilgilenirken birlikte yapabilecekleri en iyi uğraşları, zaman geçirme yöntemlerini; örneklerle sıralayabiliriz. Yüzme kursu olabilir. Çocuğunu beklerken anne, orada arkadaş edinir, güzel zaman geçirir, mutlu olduğunu düşünür. Kurstan sonra temizlik ve yemek derken uyku saati gelir. Bir ev kadının gezeceği, arkadaşıyla kahve içeceği saatte, çocuğu genelde uyur. Anne de bu saatler içinde kitap okuyarak, dergi karıştırarak, temizlediği yerleri bir kez daha temizleyerek zaman geçirir.
Doğru olan nedir?
İşi bırakmak mı, devam mı etmek?
Bu karar her ailenin yaşam koşullarına, sosyal yapısına, aldıkları eğitime göre değişir. Ama yine de yapımızı fazla önemsemeyip, bazı deneyimlere kulak vermek gerekir.
Babalar eşleriyle daha iyi iletişim kurabilmek, gelecekteki günlerde de mutlu yaşayabilmek için, eşlerinin çalışmasını desteklemeli, çocuklarının bakımını profesyonellere bırakmalılar. Anneyi de kendi alanında iş yapmasından zevk alan bir eş olarak görmenin zevkini yaşamalılar. Böyle bir eş akıllı davranıyor diyebilirim. Kendi mutluluğuna katkıda bulunuyor da diyebiliriz. Anne geriye kalan zaman dilimi içinde çocuğu ile sağlıklı iletişim kurabilir, onu özlediği için daha sabırlı da davranarak gelişimine olumlu destek verebilir.
Yuvalar ve ana okulları 21. Yüzyılın en harika eğitim basamakları. Buna kreşleri ve etüt evlerini, yaz kamplarını da eklemeliyiz. Buralarda; beslenme, beslenme uzmanlarıyla. Eğitim, eğitimcilerle, gelişim gelişim uzmanlarıyla çözülünce; anne babaya sadece çocuklarını sevmek ve kendi güzel özellikleriyle onlara destek vermek kalabilir. Bu kurumlarda eğitilerek büyütülen çocuklar sağlıklı bir ömür sürecekler diyebiliriz. Bu kurumlarda doğru ve sağlıklı olan yapılınca çocuk da karşılığı kendini belli eder.
Bu kurumlara gönderilmeyen çocukların aile ve babalarına gerçekten çok ağır bir sorumluluk düşmekte.

No comments:

YAZARLIK EĞİTİMİ BAŞLIYOR

KİLERCİBAŞI lİONS MERKEZİ GELECEĞİN YAZARLARI FARKINDALIK EĞİTİMİ KİTABINA GİDEN YOL. KALEM TUTAN ELLERİ DÜŞÜNEN BEYİNLERİ FARKLILIK ATÖLYES...